2 Eylül 2016 Cuma

ARTVİN de.

ARTVİN  de

Hep Artvin i gezmek istemişimdir. Babam askerliğini Artvin de yaptığını söylemişti..Patika yollarda adi AYDIN olan atını nasıl sürdüğünü, her mevsim  tüm meyvaların bulunduğunu hep anlatırdı.
Nihayet 21 Agustos2016 da Artvin ve  yöresini gezmek üzere Trabzon havaalanında rehberimizle bulustuk.
Minübüsümüze binerek sahil yolundan Trabzon ve  Rizenin  ilçelerini geçerek Çayeli ne doğru yol alırken  bizleri cok şaşırtan  farklı bir dünyaya  doğru  gittiğimizi bilmiyorduk.

ÇAYELİ


 Çayeli nde  fasulyası  ile ünlü Lale lokantasında, kurufasulye pilav turşuyu  iştahla yedik. yoğurt ve sütlaca da bayıldık.
Minibüsümüze binip ARHAVİ ye doğru yola koyulduk.Bir tabiat harikası MENÇUNA ŞELALESİNE tırmanacağız.Rehberimiz su geçirmeyen ve kaymayan ayakkabılar giymemizi önermişti. Spor ayakkabılar olmaz demişti. minibüs belli bir yere kadar gidip duruyor. Bundan sonra patikadan tırmanacağız. Gidiş geliş bir saaten fazla sürüyor. Tırmanma şeklinde patıka ve  tahta merdivenler var. Kaymadan çıkmak gerekiyor. Yoruluyoruz inenler  -Oooo daha yolun başındasınız diyorlar kızıyoruz ama haklılar  veya - İnanın  çıktığınıza değecek diyorlar.Biz ofluya pufluya ve dikkatle tırmanırken minik bebekleri ile inenleri ve hamile bir hanımı görüyoruz.





Birinci kısma ulaşınca 60 metreden,  tahta köprüyü geçip 2. kısma ulastığınızda 20 metreden dökülen  Şelaleyi gördüğümüzde nutkumuz tutuluyor. Okadar güzel bir manzara ki fotoğraflamak yetmiyor..
Arkadaşlarıma bunları hafizamıza kayıt edelim diyorum.Biraz manzaranın keyfini çıkarıyoruz.
Tekrar aşağı ınmeye başlıyoruz. Bizde  yeni çıkanlara  sonunda çok mutlu olacağınız bir manzara var diyerek yüreklendiriyoruz.
Aşağıda çaylarımızı içip, minibüsümüze biniyoruz.Kamilet ve Soğucak-Şahinkaya derelerinin birleştiği Kamilet  vadisine gidiyoruz. Bu iki ayrı dere üzerine  inşa edilmiş kemer köprüler çok güzel..Hemen inip onlarca fotoğraf çekiyoruz.






Borkça ya doğru yola çikiyoruz.  Hopa dan ayrılıp  Cankurtaran geçidine çıkıyoruz.Murgul a doğru ilerlerken Çay molası veriyoruz. Odun atesinde Çay . İlginç bir karadenizli Yaşar Topal
Üniversite mezunu ama büyük şehirden kaçıp karadenizin büyüsüne koşmuş. vazgeçememiş. Meşe gürgen odun ateşi ve  buz gibi dağ sularinı da kullanarak yapıyor çayını.Hafif is kokusunu da alıyorsunuz çaydan. Ayrıca lezzeti de çok guzel.Su kaynamadan demliğe  çayı koymamak gerektiğini öğreniyoruz. Kalender biri. Çay ücretide ne verirsen. web sitesi de var arkadaşın odunateşindecay.com





Etrafda çay bahçeleri ve dağ köyleri var. İmrenerek bakıyoruz. Çayın ilk filizinin , BEYAZ ÇAY olduğunu 20g mının 80 tl ye satıldığını öğreniyoruz.
Borçka baraj gölünü izleyerek MURGUL a varıyoruz.Bilge otele  yerleşiyoruz.. Eskiden cok kar yağar yollar kapanırmış ama şimdi barajlardan sonra kış ta yumuşak geçiyormuş ama yağmurlar devam tabii. Tüm gezimiz boyunca hava cok sıcaktı 30 derece civarında. Ağustosta karadeniz kuzey  yaylalar serin olur umudu ile gelmiştim ama nafile..

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra  Tempo  turun keşfettiği Delikli Kaya  ya  gidiyoruz. Minubusümüz belli bir yere kadar gidiyor. Sonra yürüyoruz. Şelaleye vardığımızda bir doğa harikası ile karşılaşıyoruz






. Karadeniz  yöresinin muhteşem doğası,  ne anlatmakla ne fotoğraf ve nede video ile  istenildiği gibi anlatılamıyor inanın.Murgul dan Artvine doğru yol alıyoruz.
Artvinden geçip Hatila vadisine geliyoruz.
550  civarında çeşitli bitkileri barundıran eşsiz bir vadi.Bu bitkilerin 50 tanesi ise  dünyada sadece burada varmiş.Tıbbı bitkileri öğrenmek isteyenler içinde ideal bir yer
Ayrıca tüm bu vadinin izlenmesi için uçurumun üzerine camdan bir seyir terası yapılmış. Cam çizilmesin diye kalın siyah galoşlar giyip üzerinde  ürkerek ve doğaya hayran olarak geziyorsunuz.







Çoruh nehri üzerinde yer alan Borçka Baraj gölu nü
ve Deriner barajlarını üstten seyrettik  Deriner baraji 249 m gövde yulsekliği ile  Türkiyenin en yüksek ve dünyanın  altıncı yuksek barajı  imiş.


Minibüsümüze binip Cehennem Deresi Kanyonu na doğru yol alıyoruz. Dünyanın sayılı kanyonları arasında yer alan  bu kanyon çok sarp ve derin bir yapıya sahip.. Oldukça zor bir tırmanış. Grubun yarısı  bir süre sonra kanyonun  içinde ilerlemekten vaz geçiyor. İnanılmaz bir doğa oluşumu.








İniş te çıkış kadar zor. en ufak dikkatsiz bir hareket taşlarda yuvarlanmanıza sebep olabilir.Yorgun ve mutlu bie şekilde indik.İsmail kaptan,  sevimli karadenizli şöförümüz bize mis kokulu  incirler ikram ediyor.Onu anlatmak için yeni bir blog yapmak lazım.
Ardanuça doğru gidiyoruz. Çünkü öğlen yemeği, Cağ Kebap   yada diğer adıyla Yatık   Döner..İlçe de Cağ kebep yapan 15 adet lokantalardan birine gidiyoruz.




Çok lezzetli .Ortaya bir porsiyon daha istiyoruz. Üzerine  yine fırın sütlaç.
ŞAVŞAT
nanılmaz doğası ile ünlü ve 2015 te Milano da yapılan törenle CİTTASLOW  Sakin şehir ŞAVSAT ünvanını alan  Şavşata gidiyoruz.




İ








Genciyan dağı dibindeki balıklı göl. Yine bir doğa harikası





Balıklı göl de ruhunuzu dinlendiriyorsunuz.Göl kenarında öğlen yemeğini yiyoruz. Yöresel yemek
Silor u çok beğendik.. Elazığda hemen hemen benzeri Sırın vardir.

Tekrar minibüslere binip bir doğa harikası olan ŞAVŞAT KARAGÖL  e  gidiyoruz.




Türkiye de çok Karagöl isimli  göller varmış.Ormanın karanliğına sahip gölün içinde çok güzel renkli baliklar var.

 T

Bu arada Şavşatın köyleri çok güzel. Cevizli köyü bunlardan biri.
Canım karadenizlim AVM  sini açmış.Veresiye vermek ten de bıkmış olacak ki aşağıda görülen tabelayı yazmış






 Ayni zamamda bu köye Tibet köyü de deniyor.Köyde 800yyda  yapılmis bir kilise var.Bu Tibet Klisesi  onbirinci yy da dini yönden  önem kazanmış ve  kilise farklı zamanlarda restore edilerek kullanılmış.Bölgenin islamiyeti kabul etmesi ile  klise, Cami olarak kullanılmış ancak 1885 yılında yıldırım düşmesi sonucunda hasar görmüş zamanla harabeye dönüşmüs.



 Yine güzel bir köy olan Mısırlıya gidiyoruz. Gürcü ve laz halkı  ahşap samanlıkları ve yeşillikleri ile bizleri çok hoş karşılıyorlar hatta kahvaltıya davet ettı sempatik sevecen karadenizliler.




 Türkiye-Gürcistan sınırına yakın   ÇİRUPİRA   yaylasına çıkıyoruz.Bu bir
Macahel yaylası. Yukarılara doğru çıktıkça orman örtüsü sona eriyor. Ve tam tepede  MAÇAHEL bölgesini,  Karçal dağlarını ve Gürcistan ı görebiliyorsunuz.




MACAHEL Gürcüce Bilek-el  demektir. Karçal ve Kaçkar eteklerinde yer alan bu havza bitki dokusu ile tüm Avrupa ya bedel bulunmuş. ÖzellikLe merkez köyü Camili.. 18 köyden oluşan bu bölgenin 12 köyü Gürcistan da  6 si ise  ülkemiz sınırlarındadır.Camili köyüi, özel dokusu nedeni ile   UNESCO  tarafından 2005 yılında biosfer rezerv alan olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır.
Türkiye de bulunan köyler: Camili,Maral,Efeler,Düzenli Kayaler,Uğur

Maral KÖYÜ  ne doğru yemyeşil yollardan geçen minibüsümüz bir süre sonra bizi ,
indiriyor ve Maral şelalesinei görmek için ahşap patika merdivenlerden  200 metre aşağıya iniyoruz. 65 m den dökülen  şelale nin görünümü doyumsuz.



Çaylarımızı içip ayrılıyoruz. Kayalar köyündeki otelimize doğru yola çıkıyoruz.






Her zaman alıştığımızın dışında bir yerde kalıyoruz. Ağaçlardan oluşmuş dağlar ,mis kokulu çiçekler, etraftaki danalar, inanılmaz tabiat, kestane balı, guler yüzlü insanlar bize nereye geldik acaba dedirtiyor.







 Bizler bu dağın yamacındaki tamamen ahşap pansiyona  tahta merdivenlerden dikkatle iniyoruz. Ama bavullar özel teleferikle indiriliyor.

 Sabah kahvaltıdan sonra FINDIK yaylasına gideceğiz.
 2500 m yükeseklikte ki bu yaylaya giderken doğanın güzelliği nefesinizi kesiyor., Yolun bir tarafinda akan suları diğer tarafından  şağıya bakamayacak kadar dar uçurum,  yamaç  patika yı  gördüğünüzde nasıl dönecek diye kalp çarpıntıları ile  küçük minibüse tutunuyoruz.
Yaylaya çıktığınızda  bol oksijenli temiz havayı damarlarınızda ve ruhunuzda hissediyorsunuz.
Hayli acıkmışız ki pişilerin ve mis gibi tereyağının  kokusunu hemen alıyoruz.








Sakli Cennet BORÇKA KARAGÖL  e gidiyoruz.Ağaçların renkleri yüzünden yeşil bir göl.





Yemekten sonra,Ardeşen yakınlarında ki FIRTINA  deresin de    RAFTİNG yapmak üzere gittik.Rehberimiz hayatta bir kere denemek istemelisiniz deyince heyecan ve biraz da korkarak katıldım. Ama cok zevk aldık.Cehennem ve Salavat çukurlarında tepeden tırnağa islandık ve çok güldük.



 Raftingten sonra Ayder e çıkıyoruz. Otele yerleşiyoruz. Bavullar yine teleferikle geliyor.


Ayder in temiz havasını içimize çekiyoruz. daha evvel görenler  fazlaca düzensiz yapılaşmayı görüp üzülüyorlar.

 En meşhur özellikle Ankara daki pastahane sahiplerinin Çamlıhemşinli olduğunu öğreniyoruz. Selender,Liva ,Damla gibi
İ



 Çamlıhemşin i geçip İkizdereye doğru yol alıyoruz.CİMİL vadisine gidiyoruz. Yol boyunca karakovanları görüyoruz ve Cimil Şelalesine hayran oluyoruz.



 Daha sonra İkizdere ye dönüp Şimşirli köyü yakınında  findık kabuğunda pişirilen et ve köfteleri yiyoruz. Su yerine maden suyu konmuş sürahilere. Çünkü  doğal  maden suyu yatağı  var bahçesinde.







Dağları,Ormanları
 Irmakları, Şelaleleri,Dar patika yolları,Meşe Gürgen Palamut Çam  ağaçlarından  oluşmuş uçurumları,Horonu,   Rengarenk Çiçekleri ,Oksijeni ve inanılmaz zekası ile  nüktedan canlı sevecen halkı ile Artvin ve yöresine bayıldım. Eğer bütün bunları yaşamak istiyorsanız ve dizlerinizle ilgili bir probleminiz henüz oluşmamış ise  durmayın  koşun KARADENİZ e...