17 Nisan 2019 Çarşamba

KEMALİYE





                  KEMALİYE 

                  Kemaliye yi o kadar çok methettiler ki bir an önce gidelim dedik. Kemaliye ye farklı             yerlerden ulaşılabiliniyor ama biz Malatya dan uzanmak ıstedik. 23 Ekim günü Malatya   ya   uçarken üç kişilik grubumuzda Amerika dan gelen arkadasimız Elena da vardı.Malatya hava alanında bavulları beklerken  yerel kıyafetli beyler, hanımların uzandığını görür görmez  el atıp derhal yardım ediyorlardı. Elena  - Türk erkekleri çok kibar dedi.Aslında bu durumu her yerde göremeyiz. Hatta bazen hafiften itelenip önünüze geçenler bile  vardır ama  ses çıkarmadık tabii.
Saat 20.00 civarında otele vardık.Taksi ile otele giderken yerel yemekler yapan bir aile lokantasına telefon ettik , bizi bekleyeceklerini söyledikleri için bavulları otele bırakıp bu yerel Malatya yemeklerini tatmak üzere Gülhan hanımın  lokantasına  gittik.
              Bizi çok sıcak karşıladılar doğuya has sevecenlikle. Gülhan hanım ve esinin işlettiği bu lokantada tüm yerel yeneklerden ortaya ısmarladık. Ve  kiraz yaprağına sarılı ekşili köfteyi,içli köfteyi,mumbarı,analı kızlıyı ve ödüllü baklavasını afiyetle yedik.





Malatya  denince akla hemen KAYISI  geliyor. Şehir sanki kayısı ağaçları ile dolu.Rehberimiz  ağaçlar  çiçek açtıklarında  daha uçaktan iner inmez bu güzel kokuyu  hemen fark edersiniz  diye anlattı.Bizde bari kurusunu görelim diye Malatya nın Şire pazarına doğru yola koyulduk. Çeşit çeşit kayısılar,dutlar erikler,cevizler,üzümler öyle bir renk cümbüşü  ile karşılaşıyorsunuz  ki hayranlık ve saskinlikla bakakalıyorsunuz.Kayısı çekirdeği kullanılarak yapılan çukulatalar, kayısılı lokumlar neler neler.İkramları yedıkçe, siparişleride veriyoruz.



 Kemaliye ye  giderken,Malatya nın  7 km kuzeydoğusunda yer alan arkeolojik bir yerleşim olan Aslantepe höyüğüne uğradık .Türkiyenin en büyük höyüklerinden olan Aslantepe de 5000 yıllık dünyanın en eski kerpiç  sarayı ve ondanda eskİ tapınak kalıntıları bulunmuş. M.S  5-6yy da Roma köyü olarak kullanılmış. Buradaki ilk  kazılara 1930 larda fransız bir ekip tarafından başlanılmış. kapı girişinde bulunan  iki aslan ve kral heykellerinin orijinalleri  ( Malatya da o zaman müze olmadığı ıçın) Ankara da  Anadolu medeniyetleri müzesine götürülmüş.Saray kalintılarındaki duvar kabartmaları bezemeler ve mühür  kalıntıları  dünyanın ilk yerleşim yeri olma kanıtları  nedeni ile önem kazanan höyük, Unesko nun geçici ..kabul  listesine  girmiş..Halen kazı çalışmaları devam etmekte.





Aslantepe den ayrılıp  Battalgazi  ye uğradık.



 8.yy da yaşadığı bilinen Battalgazi,,bizansa karşı savaşmış ve islamiyetin yayılmasına önayak olmuş .bir  halk kahramanı. İlçede Battalgazi şenlikleri nedeni ile kurulmuş  olan  yörük çadırında kahvelerimizi içip Levent vadisine doğru yola koyulduk.

Levent Vadisi
Amerika daki büyük kanyona benzetilen  vadi 65 milyon yıllık bir geçmişe sahipmis.İnanılmaz güzellikte manzaraya ve  ekolojik degerlere sahip vadi sarp kayalık ve mağaralardan oluşmuş. Geç hitit dönemine ait kabartmaların  bulunduğu bu eşsiz doğa harikası  vadiyi görmek  için ,1400 metre rakımda ve vadinin tabanından 240 metre yükseklikte  cam yapıda bir seyir tepesi yapılmış.. Çayımızı yudumlarken doğanın güzelliğine hayran oluyoruz.






KEMALİYE

Erzincan a bağlı bu özel ve güzel ilçe Kemaliye nin diğer adı, EĞİN dir.Akşama doğru,Munzur a uzanan muhteşem dağların arasında ,Fıratın kolu Karasu nun koynunda, evlerin  akşam ışıklarının pırıl pırıl parıltıları ile saklı  bir  mücevher gibi karşımıza çıktı Kemaliye.






 Kurtuluş savaşında , beşyüz atlı eğinli Atamıza haber göndererek  emrindeyiz demiş. ve savaşa katılarak çokta şehit vermişler.Bu kahramanca davranıştan sonra 1922 de Atamız ilçeye Kemaliye ismini vermiş. Şirin bir mimari yapısı var. dantel gib itahta oymalari olan  evler ve ,mevsime göre debisi değiserek gürül gürül akan akar suları ve güzel köyleri ile çok güzel bir ilçe. Hele her yerde
Suyunu  çeşmeden doldur yazısı bizleri şaşırtıyor.Ne güzel ülkemizde kaç yerde vardır ki bu durum.

Mani Yolu
Osnanl ızamanında ilçenin   merkeze uzaklığı ve tarım arazisinin az olması nedeni ile  Kemaliye li erkekler ticaret yapmak üzer İstanbul a giderler, giderler ama gidiş o gidiş.Arkalarında  kalan eşlerini,yavuklularını unuturlar.Hasretlik tak eder canlarına kadınların ve  onlarca maniler söylerler. Şimdi bu manileri tabelalara yazarak dağ yoluna dizmişler.Mani yolunu oluşturan bu şıırleri okuyunca   hasretlik ve özlem duygularının saflığina ve derinliğine  şahit oluyorsunuz,.






Bahçeye indim ki fidanlar ağlar,
Yarimi gördünüz mü uçan turnalar,
Ahuzarım yazıp ona yolladım
Yol verin mektuba dumanlı dağlar

Kırmızı güllerin rengi solacak,
Yalan dünyanın malı nolacak,
Ciğerime yalın düştü yanıyor,
Bilmem ayrılığın sonu nolacak....


Kemaliye nin özellıkleri bitmiyor. Sadece Kemaliyede yapılan     LÖK TATLISI
Eskiden evlerde yapılan bu tatlı artık Lökhane de yapılıyor,Kurudut un öğütülmesi ve daha sonra cevizle  üç saat ezilip karıştırılarak macun haline gelen  tatlı rulolar halinde satışa sunuluyor.. Hiçbir katkı maddesi içermeyen bu yöresel lezzeti kahve ile tatmadan Kemaliye den ayrılmayınız.
 




 Orda bir köy var uzakta
 O  köy  bizim köyümüzdür
Gezmesekte tozmasakta
O  köy  bizim köyümüzdür.
.......
Dizeleri ile başlayan  şiirin sahibi Ahmet Kutsi Tecer in APÇAĞA  köyüne gidiyoruz.Köyün girişinde şairin evi müze halinde gezilmek üzere bizleri karşılıyor. Köydeki ahşap evler,çesmeler koruma altına alınmış.Bu güzel köyde birde taş fırınvar.Ama en güzeli okuma odası olan bir köy..Ağaç gövdesinde ki örgü süsler ayrı bir hava katmış. Yağmurun izin verdiği kadar bu güzel köyü gezdik.











KAPI TOKMAKLARI
Kenaliye  nin  ilginç ve çok güzel bir  özelliği daha var.
Kapı tokmakları ; Bir demirci ustası tarafından yapılan bu tokmaklar, ahşap kapılar üzerinde  o kadar güzel ve değişik  ki hayran kalıyorsunuz. Farklı motif ve büyüklükte olan bu tokmaklar ayrıca çıkardıkları sesler ile gelenın kim olduğunu  ev sahibine haber veriyor. Tok ve yükses ses çıkaran tokmak gelenin bir erkek, ince ve daha az bir ses çıkaran tokmak ise gelenin kadın veya ev halkından biri olduğunu belirtiyor..Ayrıca tokmak üzerinde bulunan motiflerinde  anlamları varmış..
Kuş motifi gurbette bir yakını, iki taraflı kuş müslüman bir ailenin olduğunu,..... belirtirmiş..Çok güzel ve değerli bu geleneğin  fabrikasyona dönmeden sanatsal olarak  el emeği ile yaşatılması çok kıymetli.




Türkiyenin ilk Doğa Müzesi de Kemaliye de.
Prof.Ali Demirsoy un yıllarca çalışıp kurduğu Doğa Tarihi müzesi de çok ilginç.Müze içerisinde fosiller dondurulmuş veya kimyasallar içinde korunan ,hayvanlar,böcekler, kelebekler var. 800 adet bitki türü,yüzlerce su ürünnü ve  iki bin civarında böcek türünü görmek mümkün.Ankara hayvanat bahçesinde  ölen şeker fil Mohini nin iskeleti de orada.













 KARANLIK KANYON
 Her yıl Kemaliye de uluslar arası doğa sporlarının yapıldığı dünyanın 2. yüksek kanyonu Karanlık kanyona gidiyoruz.Yağmurdan  Karasu nun  rengi değişmiş.Allahtan biz gittiğimizde yağmur yağmıyordu.Bir süre araba ile gittikten sonra  heyecenla biraz da korkarak  yürüyoruz.O kadar muazzam ki kayalık dağlar, bunu ne fotoğrafla nede anlatarak ifade etmek çok zor.
.Harika,şahane,olağanüstü,çok güzel,aman tanrım gibi sözcükler ağzımızdan çığlıklar halinde dökülüyor.Her iki yamaç arası 500m imiş.450 ve 500 m yükseklikteki iki taraf arasına çelikten tel çekilmiş. Doğa festivalinde ,yarasa atlayışları,base Jjump   ve wings suit   sporları yapılıyormuş.Doğa harikası bu sarp yamaçlar bazı yerlerde  iki m tabanla  karasu ya inerek gün işiğini engellediğinden Karanlık kanyon ismi verilmiş.
Su seviyesi yüksek olsaydı  tekne gezisi yapacaktık. Kısmet olmadı.

Bu muazzam doğa olayı ile memleketime bir kez  daha hayran kaldım.












 Belki     ilkbaharda gelmek ,çağlayan dereleri ,yemyeşil köyleri, Karasuya ulaşan gürül gürül akan dereleri görmek daha da muhtesem olabilir.












Güzel KEMALİYE yi   samimi ve güler yüzlü KEMALİYELİLER  i çok sevdik.