İTALYA
PUGLİA
SALERNO, AMALFİ, RAVELLO, POSİTANO ,VİETRİ SUR MARE, MATERA,ALBEROBELLO, POLİGNANO A MARE ,BARİ ve diğerleri
İtalya her zaman ilgimi çeken ülkelerin başında gelir. Çizmenin ucuna, hem doğusuna hem de batısına topuğa doğru gitmeyi planladık. Henüz Türkiye' den turların pek olmadığı bu bölgeyi keşfe gidiyoruz.Artık büyük şehirlerdense kasaba köyler daha ilgimi çekiyor.Yurtiçinde de yurtdışında da. Gerçekten diğer turların aksine gezdiğimiz yerlerde hiç Türklere rastlamadık.
SALERNO
İstanbul hava alanından Thy ile Napoli ye uçtuk.Hava alanından çıkıp hemen karşısındaki otobüs terminaline geçiyoruz. Salerno ve Sorrento ya giden otobüsler buradan kalkıyor. Otobüsün kalkmasına bir saat var bekliyoruz. Biletlerimizi otobüsün içerisinde alıp Salerno ya doğru yola çıkıyoruz. 1,5 saatlik bir yolculuktan sonra Salerno ya varıyoruz. İtalyanlar çok yardım severler .Haritadan yol sorunca hararetli bir şekilde bazen bir kaç kişi birden italyanca anlatıyorlar,tek kusurları ingilizce konuşmamaları.
Salerno,Campania bölgesinde Napolinin güneydoğusunda bir çok turistik bölgeyi barındıran bir kıyı kenti.Dar sokakları, ortaçağ kiliseleri,barları, butikleri,restoranları ile sakin ve huzurlu bir yer.
Otobüs şöförü, bizi kalacağımız yere yakın bir yerde indirdi. Yürüyerek kalacağımız eve ulaştık.
Yerleşıp dinlendikten sonra,dolaşıyoruz Eski şehirde kaldığımız için abbaralı sokaklar, çamaşır asılmış balkonlar tipik italyan sokaklarını çok beğeniyoruz..
Sabah kahvaltımızı Cristine hazırlıyor.Kurvasan,meyveli yoğurt,reçel ,tereyağı, çay, kahve,.Istanbul dan getirdiğimiz peynir, kızarmış ekmek. Daha ne olsun yaban ellerde.
Yarin Amalfi ye gideceğiz. Otobüs durağının yerini öğrenip,Tobacco shop tan biletimizi alıyoruz.(2.3EU)
Yol manzarası çok güzel. Bir tarafda deniz diğer tarafda yemyeşil limon bahçeleri.Ancak yol çok dar ve bazı yerlerde karşılıklı geçişler mümkün olmadığından trafik işiği konulmuş. Bunu bilmeyen yada sabırsız bir turist dar yolda tehlikeli bir şekilde geri geri gitme zorunda kaldı.Araba kiralamadığımıza şükrediyoruz. Muntazam bir şekilde dikilmiş limon ağaçlarını,masmavi denizi daracık alanlara kurulmuş sevimli köyleri, hayranlıkla seyrediyoruz.
AMALFİ SAHİLİ
Amalfi sahili, italyanın sonderece turistik bir bölgesi.Bu dar kıyı şeridindeki kasabalar muhteşem. Amalfide bunların merkezi ve en büyüğü.AMALFİ
Denizle içiçe ve rengarenk bir sahil kasabası.Karadan ve denizden gelen turistler akın ediyor. Daracık sokakları, rengarenk seramikleri, limon kokuları,limon sabunları,meşhur Lemon cello içkileri, bibloları,sevimli pastel renkli evleri ile bir masal şehri.Bu renk cümbüşü içinde,dik yokuşları tırmanırken St.Andrea Katedralini gördüğümüzde çakılıp kalıyoruz. Bu ortaçağ Roma katolik katedralinin mimarisine hayran oluyoruz.
9.yy ait katedralin dışı, mozaiklerle kaplı. St.Andrea nin lahidinin de bulunduğu katedral,Amalfinin en önemli yapısıi Katedralin içerisinde yer alan 1266 da yapılmış(Chiostro del Paradise) Cennet Manastırında Arap mimarisinin izleri görülüyor.
Katedrali geziyoruz ve merdivenlerinde oturup etrafı seyrediyoruz.

RAVELLO
Kıyıya inip Ravello ya gitmek üzere bilet alıp otobüse biniyoruz.Ve tepeye tırmanıyoruz. S.Loren,J.Kennedy ...gibi bir çok sanatçı ve ünlüler hayatlarının bir dönemlerini bu kasabada geçirmişler. Amalfiye 7 km uzaklıkta olan Ravello denizden de 365 m yükseklikte.Denize kıyısı olmayan ancak müthiş bir manzaraya sahip bu kasabada 2500 kişi yaşıyormuş. Burası 5.yy da barbarlardan kaçan Romalılar tarafından kurulmuş. 1996 da Uneso tarafından dünya mirası listesine girmiş Ravello.

Yine SİTA otobüse binip Amalfi ye dönüyoruz. Yol o kadar dar ki iki araba yanyana geçemediği için bazı yerlerde bekliyoruz.. Yemyeşil dik yamaçlar , eşsız manzara eşliğinde Amalfi ye varıyoruz. Renkli plaj ve dükkanlar turistlerle dolu. Amalfi otobüsüne binip Salerno ya yine güzel manzaraları,yamaçlardaki küçük köy evlerini seyrederek gidiyoruz...
Salerno ya varıp kaldığımız eve gittik.Biraz dinlendikten sonra, yemek için dışarı çıkıyoruz. Deniz ürünlerinden oluşan akşam yemeğimiz ahtapot ve balık . Dar sokaklarda dolaşıp dönüyoruz. Yarın Positano ya gideceğiz feribotla.
POSİTANO

Denize dik yamaçta kurulmuş begonviller , sardunyalar, renkli çiçeklerlerle süslü çok şirin bir kasaba. Pastel renkli evlerin bulunduğu daracık sokaklarda yürüyerek eşsız manzara eşliğinde, geziyoruz.
Santa Maria Assunto kilisesi, kasabanın silüetini oluşturan bir yapı. Italyan çinileri ile bezenmiş seramik kubbesi ile hemen fark ediliyor.Berrak sulara sahip denizi ile plajları avrupa jet sosyetesinin uğrak yeriymiş.
Seramik atölyelere sahip Positano da seramik kapı numaraları, tablolar,renk renk vazolar,seramik masalar,seramik süslü merdiven basamakları,,kaldırımlar ve bütün bunların satıldığı dükkanlar rengarenk..Her defasında gördüğünüz eşsiz manzarası ıle hayran olduğumuz romantık ,kartpostal bir kasaba.

Yeniden AMALFİ
Kasaba bandosunun Katedral merdivenlerinde konserine de rastladık.
VİETRİ SUR MARE
Masmavi denizi, seramik süslü evleri,süslü tablo gibi duvarlara sahip sokakları,bibloları,seramik kubbeli kilisesi ile çok sevinli bir kasaba.
Burada denize de giriyoruz.Rengarenk seramik objelerin satıldığı dükkanlari, duvarları tablo gibi olan sokakları geziyoruz.



Yarın yolculuk var .
Arkadaşım ,İstanbulda iken Salerno -Matera otobüs biletlerimizi almıştı.(Flixbus)
Sabah taksiyle otobüsün kalktığı durağa gidip biniyoruz. İki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Matera ya varıyoruz. Otobüs sehrin dışında bırakıyor. İmdadımıza bir italyan genç kız yetişip bize bir taksi çağırdı. Taksinin 15-20 dakika sonra geleceğini ve mutlaka beklememizi söyledi ve gitti. Aksi halde gelen taksi yolcu bulamaz ise telefon edenin başı belaya giriyormuş.İki brezilyalı hanımla taksiye biniyoruz. Bayan taksi şöförü önce onları sonra bizi adrese götürdü. Kişi başı 5 eu ödedik.
MATERA
İlk gördüğümüzde Mardin-Kapadokya - Ihlara yı hemen hatırlıyoruz.Çok farklı bir yer adeta büyüleniyoruz. Bu gezide gördüğümüz her yer çok güzeldi. Ancak iki yer çok farklı olup mutlaka görün derim. İşte bunlardan biri Matera dİğeri ise Alberobello.
Matera yı görünce,Mardin onun bir mahallesi kadar olabilir diye düşündüm.
Bu antik kentin kuruluşunun taş devrine kadar gittiği ve İtalyada ilk yaşamın bu mağaralarda başladığına dair kanıtların olduğu söyleniyor.
Vadideki kanyonun tabanından akan La Gravina deresi ve çevresindeki onlarca mağarada yaşayarak.sefil bir hayat süren insanlar 1950 lerde , sıtma ve veba salgını nedeni ile mağaralardan zorla çıkarılmış ve hükümetinde yardımı ile yeni yerleşim yerlerine gönderilmişler.
Daha sonra ,vadinin yamacında kalan bomboş ve sessiz mağaralı bölge film platosu olarak yapımcıların dikkatini çekmiş. . 1980 lerde hollywood filmlerinin burada çevrilmesi ile şehir yeniden canlanmış ve turizme açılmış.(Mel Gibson un 'İsanın Çilesi' gibi bir çok film) Restorasyonlara hız verilmiş.Bugün bu antik şehir, tamamen taş evlerden ve mağaralardan oluşuyor.
Bu nedenle sehre Sassi di Matera deniyor.Sassi kayalık taş demekmiş.
Taş merdivenli sokaklara arabalar giremediğinden bavulların taşınabilmesi için basamaklar arasına yuvarlak taşlar konulmuş. Korunan bu mağaralar bugün pub,restoran ve otellere çevrilmiş.
Böylece Matera 1993 te Unesco tarafından dünya Miras listesine kabul edilmiş. Kapadokya ya benzerliği nedeni ile de Ürgüp le 2014 de kardeş sehir olmuş.
Bu yıl Matera 2019 Avrupa Kültür Başkenti seçılmiş.Bu nedenle çeşitli festivaller düzenlenmekte.Salvadar Dali nin eşsiz heykel ve diğer eserleri özel bir ambians içeren Madonna delle virtü manastırı içindeki San Nicola dei greci mağara kilisesinde işiklandırma ve müzik eşliğinde sergileniyor.
Daracık sokakları,kemerli taş merdivenleri kilise ve katedralleri, turistlerin doldurduğu pub ve restoranları görüp hayran oluyoruz.Yeni şehir tarafına bir de seyir terası yapmışlar.Gece ve gündüz eski antik şehri buradan seyretmek çok güzel.
Restoranlar için önden rezervasyon yapmak gerekli oluyor. Mağaralar butik otellere dönüştürülmüş. Biz bu antik kentin içinde booking com. dan ayırttığımız içi zevkle dösenmis taş evde kalıyoruz. Ev sahibimiz , yaşadığı bitişik evde kahvaltıyı vereceğini söylüyor.Yabancıların genelde kurvasan ve kahve den ibaret olan kahvaltısı yerine keklerin, peynirlerin, reçel , meyva...ve daha bir sürü yiyeceğin yer aldığı açık bir büfe görünce çok mutlu olduk.
Matera katedraline geldiğimizde ,onlarca beyaz balonun havaya bırakıldığı bir düğün törenine şahit olduk. Hediye satan dükkanlarda fazlaca gördüğümüz tavuk bibloları da buranın maskotuymuş. Bereketi temsilen yeni evlilere verilirmiş.
St Pietro katedrali , Doumo katedrali , tepede çok eski bir mağaradan oluşan Santa Maria de İdris
kilisesini ve müze haline getirilmiş köy evlerini gezdık.



Gezimizin yedinci gününün sabahında Matera dan ayrılıyoruz Alberobello da kalacağımız evin sahibi Roberto nun babası araba ile bizi alıp götürüyor.
ALBEROBELLO
Roberto nun babası Mimmo tek kelime ingilizce bilmiyor. Elindeki adresle gelmiş . Bizde bakınarak onu bulduk. Bir saatlik yolculuktan sonra Alberobello ya varıyoruz.
İnanılır gibi değil. .O kadar güzel o kadar sevimli bir yer ki Alberobello , gerçek bir masal şehrin içindeyiz. Trulli denen,konik çatılı beyaz evler çok sevimli.Sokaklar tertemiz, evlerin pencerelerinde rengarenk çiçek saksıları ve dantel perdeli cam kapıları var. Her sey anlatılamıyacak kadar güzel.
Alberobello 1996 yılında Unesco tarafından dünya miras listesine girmiş. 1500 den fazla Trullo (Çoğulu Turilli) evine sahip kasaba peri masallarını andırmakta. Kireç taşlarından yapılmış bu evlerin en eskilerinin yapım tarihi 14.yy dayanmaktaymış.
Harçsız yığma yerel kalker taşlardan yapılmış bu evlerle ilgili bir hikaye de var.Vergi memurlarının geleceği öğrenildiğinde içerden çekilen bir iple çatılar kolayca yıkılabildiğinden henüz bitmemiş evden vergi ödeme söz konusu olamıyormuş. Tabii başka hikayelerde var. Burada yaşayan halk çok fakir olduğundan böyle evler yapmışlar gibi..
Trullo evlerinin bir özelliği de çatılarında değişik sembollerin oluşu. Çatının en üst noktasında ki küre, çok yüzlü, yassı, konık şekiller olabiliyor. Bu da yapan mimarın veya firmanın imzasıymış.Çatının yüzeyinde ki semboller ise hiristiyanlık sembolleri imiş. Yazın oldukça serin olan bu evleri kışın ısıtmak zormuş. Çünkü ısınan hava kimsenin oturmadığı konik çatıya çıkıyormuş.
Alberobello 1996 yılında Unesco tarafından dünya miras listesine girmiş. 1500 den fazla Trullo (Çoğulu Turilli) evine sahip kasaba peri masallarını andırmakta. Kireç taşlarından yapılmış bu evlerin en eskilerinin yapım tarihi 14.yy dayanmaktaymış.
Harçsız yığma yerel kalker taşlardan yapılmış bu evlerle ilgili bir hikaye de var.Vergi memurlarının geleceği öğrenildiğinde içerden çekilen bir iple çatılar kolayca yıkılabildiğinden henüz bitmemiş evden vergi ödeme söz konusu olamıyormuş. Tabii başka hikayelerde var. Burada yaşayan halk çok fakir olduğundan böyle evler yapmışlar gibi..
Trullo evlerinin bir özelliği de çatılarında değişik sembollerin oluşu. Çatının en üst noktasında ki küre, çok yüzlü, yassı, konık şekiller olabiliyor. Bu da yapan mimarın veya firmanın imzasıymış.Çatının yüzeyinde ki semboller ise hiristiyanlık sembolleri imiş. Yazın oldukça serin olan bu evleri kışın ısıtmak zormuş. Çünkü ısınan hava kimsenin oturmadığı konik çatıya çıkıyormuş.
Kasaba ikiye ayrılmış durumda. Bir kısım turillilerde insanlar yaşamakta. Diğer kısım turilliler ise pub, restoran, otel , hediyelik eşya satan dükkanlar olarak kullanılmakta.






LOCOROTONDO
İtria vadisine bakan çok şirin,belkide italyanın en güzel kasabalarından biri. Daracık sokakları,çiçeklerle süslü balkonlu evlerine hayran oluyoruz.İtriya vadisinin panaronik manzarasına sahip bu kasabaya Puglia nın balkonu deniyormuş. Şehir terasından bakıldığında,üzüm bağları ve zeytinlikler görülmekte. 19.yy dan kalma kilisesi,parkları ile özel bir kasaba .

MARTİNA FRANCA
Locorotondo dan daha bğyük bir kasaba, Geniş meydanı ve kemerli giriş kapısı hemen dikkat çekiyor. Sakin ve tenha görünümlü bu kasaba da bir tobacco shop a girip Bari biletlerimizi aldık.
Dar sokaklarda geziyoruz. Elişlerinin satıldığı şirin dükkanlar var. Hollywood yildızı Justin Timberlake burada evlenince, Puglia civarında evlenme modası olmuş.
K
CİSTERNİNO
Bu günkü son kasaba ziyaretimiz olan Ostuni ye gidiyoruz.
OSTUNİ
Müze eski Carmelita manastırına bağlı San Vito Martine kilisesinin içerisinde yer almakta.Müze de paleolitik çağa kadar uzanan kalıntılar var.Bunlardan en ilginci hamile iken ölmüs kadın ve bebeğinin cesedi.

BARİ
Puglia bölgesinin başkenti olarak bilinen. şehrin tarihi merkezi bir labirent şeklinde. Bari sokaklarında kaybolursunuz diye okumuştum. Gerçekten ne kadar dikkat ettiysek te iki kez kaybolarak kaldığımız eve ulaştık. Tabi bu kaybolmanın sebebi güzelliğini korumuş yapılar ,kiliseler, çiçekler kemerli daracık sokaklar, dukkanlar ,dondurmalar,,,




Sabahleyin kahvaltıdan sonra Bari sokaklarını hayranlıkla seyrederek istasyona gittik.
Polignano a mare ye bilet aldık. Tren plaja gidenlerle doluydu. 20-25 dakikalık bir yolculuktan sonra bu güzel kasabaya vardık.
POLİGNANO A MARE
Mağara turları düzenlediklerini öğrenince hemen bir tura kayıt oluyoruz. Sonra 2 kişilik tuk tuk la üç kilometre uzaktaki kıyıdan tekneye biniyoruz
Bu sefer.turkuaz renkli denizden şehri seyrediyoruz.Ama en ilginç olanı mağaralar,
60 tan fazla mağara varmış.Ancak dört-beş tanesini gezdiriyorlar.Bu arada kayalıkların içerisinde ki bir mağara restoran haline getirilmiş.(Ristorante Grotta Palazzese ) Dünya listelerine girmiş bu restoran çok ta pahalı imiş.Hatta bir erkeğin sevgisinin gerçekliğini ölçmek için hanımlar bu restorana götürmesini isterlermiş.



İsmi ORECCHİETTE kulakçık anlamına geliyormuş. Gerçi ben şapkaya benzettim. Orta yaşlı hanımlar sokakta sabahtan akşama kadar yapıp taze taze satıyorlar. Bir de hikayesi var bu makarnanın. Pişirildiğinde bir tanesi diğerlerine göre çok büyürmüş.(Midasın kulakları) Herkim onu yerse ömür boyu çok şanslı olurmuş. Bende aldım ve deneyeceğim.
Restoranda yediğim peynirli ve fesleğenli orecchiette çok lezzetliydi. Ancak çok yenildiğinde ne hale gelineceğini biblolar ifade ediyor.

Bari sokaklarında kaybolarak gezip evimize ulaştık.
Yarın TÜRKİYE ye dönüyoruz. Sabah taksiyle istasyona gelip havaalanı otobüsüne biniyoruz.
Onbir günlük İtalya gezimizin sonu. İnanılmaz güzel yerler gördük. Çok beğendik bayıldık.
Ancak THY görünce heyecanlandım.. Uçağa binerken vatan toprağı sözcükleri etraftan duyuldu.
Gözlerim doldu, duygulanmamak elde değil. Özlemişim vatanımı...