24 Ağustos 2019 Cumartesi





        İTALYA

      PUGLİA   



SALERNO,   AMALFİ, RAVELLO,  POSİTANO ,VİETRİ SUR MARE, MATERA,ALBEROBELLO, POLİGNANO A MARE ,BARİ ve diğerleri



         İtalya  her zaman  ilgimi çeken ülkelerin başında gelir.  Çizmenin ucuna, hem doğusuna hem de batısına topuğa doğru  gitmeyi planladık. Henüz Türkiye' den turların pek olmadığı  bu  bölgeyi keşfe gidiyoruz.Artık büyük şehirlerdense  kasaba köyler daha ilgimi çekiyor.Yurtiçinde de  yurtdışında da. Gerçekten diğer turların aksine gezdiğimiz yerlerde hiç Türklere  rastlamadık.

SALERNO

İstanbul hava  alanından  Thy ile  Napoli ye  uçtuk.Hava alanından çıkıp hemen karşısındaki  otobüs terminaline geçiyoruz. Salerno ve Sorrento ya giden otobüsler buradan kalkıyor. Otobüsün kalkmasına bir saat var bekliyoruz. Biletlerimizi otobüsün   içerisinde alıp Salerno ya doğru yola çıkıyoruz.  1,5 saatlik bir  yolculuktan sonra  Salerno ya varıyoruz. İtalyanlar   çok yardım severler .Haritadan yol sorunca hararetli bir şekilde bazen bir kaç kişi birden  italyanca  anlatıyorlar,tek kusurları ingilizce konuşmamaları.
Salerno,Campania bölgesinde  Napolinin güneydoğusunda bir çok turistik bölgeyi barındıran bir kıyı kenti.Dar sokakları, ortaçağ kiliseleri,barları, butikleri,restoranları ile sakin ve huzurlu bir yer.



Otobüs şöförü, bizi kalacağımız yere  yakın bir yerde indirdi. Yürüyerek kalacağımız eve ulaştık.
Yerleşıp dinlendikten sonra,dolaşıyoruz  Eski şehirde kaldığımız için  abbaralı sokaklar, çamaşır asılmış balkonlar  tipik italyan sokaklarını çok beğeniyoruz..
Sabah kahvaltımızı Cristine hazırlıyor.Kurvasan,meyveli yoğurt,reçel ,tereyağı, çay, kahve,.Istanbul dan getirdiğimiz peynir,  kızarmış ekmek. Daha ne olsun yaban ellerde.
Yarin Amalfi ye gideceğiz. Otobüs durağının yerini öğrenip,Tobacco shop tan biletimizi alıyoruz.(2.3EU)





Sabah  kahvaltıdan sonra,  hemen otobüs durağına gidiyoruz.Ve Amalfiye doğru yola çıkıyoruz.
Yol manzarası çok güzel. Bir tarafda deniz diğer  tarafda yemyeşil limon bahçeleri.Ancak yol çok dar ve bazı yerlerde karşılıklı geçişler mümkün olmadığından trafik işiği konulmuş. Bunu bilmeyen yada sabırsız bir  turist  dar yolda  tehlikeli bir şekilde geri geri gitme zorunda  kaldı.Araba  kiralamadığımıza  şükrediyoruz. Muntazam  bir şekilde  dikilmiş limon ağaçlarını,masmavi denizi  daracık alanlara kurulmuş sevimli köyleri, hayranlıkla seyrediyoruz.







AMALFİ   SAHİLİ

Amalfi sahili, italyanın sonderece turistik bir bölgesi.Bu dar kıyı şeridindeki kasabalar  muhteşem. Amalfide bunların merkezi ve en büyüğü.

AMALFİ

Denizle içiçe ve rengarenk bir sahil kasabası.Karadan ve denizden gelen turistler akın ediyor. Daracık sokakları, rengarenk seramikleri, limon kokuları,limon sabunları,meşhur Lemon cello içkileri, bibloları,sevimli pastel renkli  evleri  ile bir  masal şehri.







Bu renk cümbüşü içinde,dik yokuşları  tırmanırken  St.Andrea  Katedralini gördüğümüzde  çakılıp kalıyoruz. Bu ortaçağ Roma katolik katedralinin mimarisine hayran oluyoruz.
9.yy ait katedralin dışı, mozaiklerle kaplı. St.Andrea nin  lahidinin de bulunduğu katedral,Amalfinin en önemli yapısıi Katedralin  içerisinde yer alan 1266 da yapılmış(Chiostro del Paradise)  Cennet Manastırında Arap mimarisinin izleri görülüyor.

Katedrali geziyoruz ve merdivenlerinde oturup etrafı seyrediyoruz.










 Duomo meydanı, kafe, restoran ve hediyelik eşya satan dükkanlarla dolu.


Daracık sokaklarda dolaşıp kıyıya iniyoruz.Rengarenk şemsiyelerin olduğu plajı da çok güzel.


RAVELLO

Kıyıya inip Ravello ya gitmek  üzere bilet alıp  otobüse biniyoruz.Ve tepeye tırmanıyoruz.    S.Loren,J.Kennedy ...gibi bir çok sanatçı ve ünlüler hayatlarının bir dönemlerini bu kasabada geçirmişler. Amalfiye 7 km uzaklıkta olan Ravello denizden de   365 m yükseklikte.Denize kıyısı olmayan ancak müthiş bir manzaraya sahip bu kasabada 2500 kişi yaşıyormuş. Burası 5.yy da  barbarlardan kaçan Romalılar tarafından kurulmuş.  1996  da Uneso  tarafından dünya  mirası listesine  girmiş Ravello.







 Kasaba meydanında , 1086 da yapılmış Ravello Katedrali bulunmakta. Katedralin bronz kapısı 1179 yılında İstanbul da yapılmış. Katedralde bizans,roman,barok,arap  etkileri görülüyor.,









Yine SİTA otobüse binip Amalfi ye dönüyoruz. Yol o kadar dar ki iki araba yanyana geçemediği için  bazı yerlerde bekliyoruz.. Yemyeşil dik yamaçlar , eşsız manzara eşliğinde  Amalfi ye varıyoruz. Renkli  plaj ve dükkanlar turistlerle dolu. Amalfi  otobüsüne binip Salerno ya yine  güzel manzaraları,yamaçlardaki küçük köy evlerini seyrederek gidiyoruz...








 Salerno ya varıp kaldığımız eve gittik.Biraz dinlendikten sonra, yemek için dışarı çıkıyoruz. Deniz ürünlerinden oluşan akşam  yemeğimiz  ahtapot ve balık . Dar sokaklarda dolaşıp dönüyoruz. Yarın Positano ya  gideceğiz feribotla.




POSİTANO 




Kahvaltımızı yapıp Positano ya gitmek üzere feribot iskelesine gidiyoruz. Biletimizi alıp feribota biniyoruz. Amalfi kıyılarını bu kez denizden seyrediyoruz.  Masmavi deniz,yemyeşil dağlar ve içlerine gömülmüş renkli evler..






 Feribot önce Amalfiye  uğruyor  sonra Positano ya doğru devam ediyoruz.



Denize dik yamaçta kurulmuş begonviller , sardunyalar, renkli çiçeklerlerle süslü çok şirin bir kasaba. Pastel renkli evlerin  bulunduğu  daracık sokaklarda yürüyerek eşsız  manzara eşliğinde,  geziyoruz.

Santa Maria Assunto kilisesi, kasabanın silüetini oluşturan bir yapı. Italyan çinileri ile bezenmiş seramik kubbesi ile hemen fark ediliyor.Berrak  sulara sahip denizi  ile   plajları avrupa  jet sosyetesinin  uğrak yeriymiş.
Seramik atölyelere sahip Positano  da seramik kapı numaraları, tablolar,renk renk vazolar,seramik masalar,seramik  süslü merdiven basamakları,,kaldırımlar ve bütün bunların satıldığı dükkanlar rengarenk..Her defasında gördüğünüz eşsiz manzarası ıle hayran olduğumuz  romantık ,kartpostal bir kasaba.












 Daracık sokaklardan kıvrıla kıvrıla  inerken , bir kafede birşeyler yiyip içtik.Tablo gibi manzaraları çekmeye doyamıyorum.Kıyıya indiğimizde,Sorrento,Capri,Amalfi ye feribot biletleri satılıyor. Doğrudan Salerno ya dönmeyip biletimizi Amalfi -Salerno olarak değiştirip feribota biniyoruz.

 Yeniden AMALFİ

Amalfiye gelince  kıyıdan yukarılara çıkan dar yollardan yürüyoruz. Her taraf renk renk seramik objelerle dolu. Eşekler ilgimizi çekiyor. Amalfi  kıyı bölgesinin maskotu olduğunu öğreniyoruz.Yamaçlarda kurulu bu kasabalardan sebze,meyva özellikle limonların taşınması  hep eşeklerle yapılıyormuş..İlk defa sanatçı Riccardo Dolker tarafından eşekler  Vietri seramiklerinde  konu olmuş.  18.yy.da   mermer bir çeşmede yapılmış.Hayvanlar su içsinler diye. Eşek figürü çantalarda,tişörtlerde,tabaklarda,biblolarda yaygın bir şekilde kullanılmakta.



 Kasaba   bandosunun  Katedral merdivenlerinde konserine de rastladık.




 Feribota binip güzel Amalfiden ayrılıyoruz. Salerno ya doğru...

 VİETRİ SUR MARE

 Salerno dan otobüse binerek 20-25 dakika sonra Vietri deyiz. Seramik cenneti Vietri
Masmavi denizi, seramik süslü evleri,süslü tablo gibi duvarlara sahip sokakları,bibloları,seramik kubbeli kilisesi ile çok sevinli bir kasaba.
Burada denize de giriyoruz.Rengarenk seramik objelerin satıldığı dükkanlari, duvarları  tablo gibi olan  sokakları geziyoruz.











Vietri  öyle enteresan bir yer ki ressamların ,seramik sanatçılarının oturup sokak duvarlarını süslediği bir kasaba. Balkonlardan asılan çamaşırlar tipik italyan geleneği  olarak buradada aynı. Bizde uyduk eve  dönünce  balkondan  çamaşırları astık
Salerno daki son günümüz Salerno katedralini ve tıbbı bitkilerin yetiştirildiği botanik bahçesini gezip, yemek için sokak  arasında  çok şirin bir resorana gittik ve  balık yedim çok lezzetliydi.
Yarın yolculuk var .



 Arkadaşım  ,İstanbulda iken Salerno -Matera  otobüs biletlerimizi almıştı.(Flixbus)
Sabah taksiyle otobüsün kalktığı durağa gidip biniyoruz. İki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Matera  ya varıyoruz. Otobüs sehrin dışında bırakıyor. İmdadımıza bir italyan genç kız yetişip bize bir taksi çağırdı. Taksinin 15-20 dakika sonra geleceğini ve mutlaka beklememizi söyledi ve gitti. Aksi halde  gelen taksi yolcu bulamaz ise  telefon edenin başı belaya giriyormuş.İki brezilyalı hanımla taksiye biniyoruz. Bayan taksi şöförü önce onları sonra bizi adrese götürdü. Kişi  başı 5 eu ödedik.

MATERA

 İtalyanın güneyinde Basilicata  bölgesinde  55.000 nüfüsa sahip sıra dışı bir şehir. Bilinen italyan şehirlerine benzemeyen, arap,bizans ve fransız etkisinde kalmış bir yer.

İlk gördüğümüzde Mardin-Kapadokya - Ihlara yı hemen hatırlıyoruz.Çok farklı bir yer adeta büyüleniyoruz. Bu gezide gördüğümüz her yer çok güzeldi. Ancak iki yer çok farklı olup  mutlaka görün derim. İşte bunlardan biri Matera dİğeri ise Alberobello.

Matera yı görünce,Mardin onun bir mahallesi kadar olabilir diye düşündüm.
Bu antik kentin kuruluşunun   taş devrine  kadar  gittiği ve İtalyada ilk yaşamın bu mağaralarda başladığına dair kanıtların olduğu söyleniyor.







Kalker ocağı çevresindeki  kayalıkların  oyulması ile oluşturdukları  küçük  mağara evlerde, bir zamanlar  yoksul insanlar hayvanları ile birlikte yaşamış.Su toplama amacı ile vadinin altına sarnıç ta yapmışlar. Bugün kentin ana meydanının aşağısında bulunan sarnıcı (Palombaro Lungo) rehber eşliğinde  gezdik.
Vadideki   kanyonun tabanından akan  La  Gravina deresi ve çevresindeki   onlarca mağarada yaşayarak.sefil bir  hayat süren  insanlar 1950 lerde  ,  sıtma ve veba  salgını   nedeni ile  mağaralardan zorla  çıkarılmış  ve hükümetinde yardımı ile yeni yerleşim yerlerine  gönderilmişler.
Daha sonra  ,vadinin yamacında kalan bomboş ve sessiz mağaralı bölge  film platosu olarak yapımcıların dikkatini çekmiş. . 1980 lerde hollywood filmlerinin burada çevrilmesi ile şehir yeniden canlanmış ve turizme açılmış.(Mel Gibson un 'İsanın Çilesi' gibi bir çok film) Restorasyonlara hız verilmiş.Bugün bu  antik şehir,  tamamen taş evlerden ve mağaralardan  oluşuyor.
 Bu nedenle sehre  Sassi  di Matera  deniyor.Sassi kayalık  taş demekmiş.
Taş merdivenli sokaklara arabalar giremediğinden  bavulların  taşınabilmesi için  basamaklar  arasına yuvarlak  taşlar konulmuş.  Korunan bu  mağaralar bugün  pub,restoran ve otellere çevrilmiş.

 Böylece Matera  1993 te  Unesco tarafından dünya Miras listesine kabul edilmiş. Kapadokya ya benzerliği nedeni ile de  Ürgüp le 2014 de kardeş sehir olmuş.

Bu yıl Matera  2019  Avrupa Kültür Başkenti seçılmiş.Bu nedenle çeşitli festivaller düzenlenmekte.Salvadar Dali nin eşsiz heykel ve diğer eserleri  özel bir ambians içeren  Madonna delle virtü manastırı içindeki  San Nicola dei greci mağara  kilisesinde işiklandırma ve müzik eşliğinde  sergileniyor.
Daracık sokakları,kemerli taş merdivenleri kilise ve katedralleri, turistlerin doldurduğu pub ve  restoranları görüp hayran oluyoruz.Yeni şehir tarafına bir de seyir terası yapmışlar.Gece ve  gündüz eski  antik şehri buradan seyretmek çok güzel.
 Restoranlar  için önden rezervasyon yapmak gerekli oluyor. Mağaralar butik  otellere dönüştürülmüş. Biz bu antik kentin içinde   booking com. dan ayırttığımız  içi zevkle  dösenmis taş evde kalıyoruz. Ev sahibimiz , yaşadığı  bitişik evde  kahvaltıyı  vereceğini söylüyor.Yabancıların  genelde kurvasan ve kahve den ibaret olan kahvaltısı yerine   keklerin, peynirlerin, reçel , meyva...ve daha bir sürü yiyeceğin yer aldığı  açık bir büfe görünce  çok mutlu olduk.
Matera katedraline geldiğimizde ,onlarca beyaz balonun  havaya bırakıldığı bir düğün törenine şahit olduk. Hediye satan dükkanlarda  fazlaca gördüğümüz tavuk bibloları da buranın maskotuymuş. Bereketi temsilen yeni evlilere verilirmiş.
St Pietro katedrali , Doumo katedrali , tepede çok eski bir mağaradan oluşan Santa Maria de  İdris
 kilisesini  ve müze haline getirilmiş   köy evlerini gezdık.
Gecesi ayrı gündüzü ayrı güzel Materaya hayran olduk.Bu antik  şehri korumuşlar ve orjinalliğini bozmadan günümüzde kullanılır halde  modernize etmişler. Nüfüs artınca  antik  şehrin dışında yine  belli bir mimari tarzda beyaz evler yapmışlar. Geçmişlerini koruyarak yüzlerce turistin gelmesini sağlıyacak geleceklerini inşaa etmişler.































Havanın sıcak olmasına  rağmen  bu merdivenli taş antik şehirde o kadar çok gezdik ki hepsini anlatmak çok zor. Ayrica araba ile çevresinde şehir turuda aldık.
Gezimizin yedinci gününün sabahında Matera dan ayrılıyoruz Alberobello da kalacağımız evin sahibi Roberto nun babası  araba ile bizi alıp  götürüyor.

ALBEROBELLO

Roberto nun babası Mimmo tek kelime  ingilizce bilmiyor. Elindeki adresle gelmiş . Bizde bakınarak onu bulduk.  Bir saatlik  yolculuktan sonra  Alberobello ya varıyoruz.

İnanılır  gibi değil. .O kadar güzel  o kadar  sevimli bir yer ki Alberobello , gerçek bir masal şehrin içindeyiz.  Trulli denen,konik  çatılı beyaz evler   çok sevimli.Sokaklar tertemiz, evlerin pencerelerinde rengarenk  çiçek saksıları ve dantel perdeli cam kapıları var.  Her sey anlatılamıyacak  kadar güzel.

 Alberobello 1996  yılında  Unesco tarafından dünya miras listesine  girmiş.  1500 den fazla Trullo (Çoğulu Turilli) evine sahip kasaba peri masallarını andırmakta. Kireç taşlarından yapılmış bu evlerin en eskilerinin yapım tarihi 14.yy dayanmaktaymış.

Harçsız yığma  yerel kalker taşlardan yapılmış bu evlerle ilgili  bir  hikaye de var.Vergi memurlarının geleceği öğrenildiğinde içerden çekilen bir iple çatılar kolayca yıkılabildiğinden henüz bitmemiş evden  vergi ödeme  söz konusu olamıyormuş. Tabii başka hikayelerde var. Burada yaşayan  halk çok fakir olduğundan böyle evler yapmışlar gibi..
Trullo  evlerinin bir özelliği de çatılarında değişik sembollerin oluşu. Çatının en  üst noktasında ki küre, çok yüzlü, yassı, konık şekiller olabiliyor. Bu da  yapan mimarın veya firmanın  imzasıymış.Çatının  yüzeyinde ki semboller ise  hiristiyanlık sembolleri imiş. Yazın  oldukça serin olan bu evleri kışın ısıtmak zormuş. Çünkü ısınan hava  kimsenin oturmadığı konik çatıya çıkıyormuş. 
Kasaba ikiye ayrılmış durumda. Bir kısım turillilerde  insanlar yaşamakta. Diğer kısım turilliler ise  pub, restoran, otel , hediyelik eşya  satan dükkanlar  olarak  kullanılmakta.

















Mimmo  ile anlaşıyoruz. Bizi yakın  dört kasabaya götürecek. KasabalarIın eski  şehir  merkezlerinde  bırakıp 1-2 saat sonra alıp diğerine götürecek.

LOCOROTONDO

İtria vadisine bakan  çok şirin,belkide italyanın en güzel kasabalarından biri. Daracık sokakları,çiçeklerle süslü balkonlu  evlerine hayran oluyoruz.İtriya vadisinin  panaronik manzarasına sahip  bu kasabaya Puglia nın balkonu  deniyormuş. Şehir terasından bakıldığında,üzüm bağları ve zeytinlikler görülmekte. 19.yy dan kalma kilisesi,parkları ile özel bir kasaba .










Bu şirin kasabadan ayrılıyoruz. Mimmo bizi Martina ya götürüyor.


MARTİNA FRANCA

Locorotondo dan daha bğyük bir kasaba, Geniş meydanı ve  kemerli giriş kapısı  hemen dikkat çekiyor. Sakin ve tenha görünümlü bu kasaba da  bir tobacco  shop a girip Bari biletlerimizi aldık.
Dar sokaklarda geziyoruz. Elişlerinin satıldığı şirin dükkanlar var. Hollywood  yildızı Justin Timberlake burada evlenince, Puglia civarında  evlenme modası olmuş.

K







 Mimmo nun arabasına binip Cisternino ya gidiyoruz.

CİSTERNİNO 




Eski binaları daracık sokakları ıle sakin ve huzurlu bir kasaba..Ev yapımı dondurmalarımızı yiyerek bu güzel  kasabayı da dolaşıyoruz.
Bu günkü son kasaba  ziyaretimiz olan Ostuni ye gidiyoruz.

OSTUNİ

Adriyatik denizine nazır bir tepede  kurulmuş  şehre,  Beyaz şehir (La citta Bianca)  deniyor..İtalyanın en eski yerleşimlerinden biri kabul edilen  Ostuni. denizden 229 m yüksekliğe kurulmuş . 17.yy da veba ve salgın hastalıkların çıkması yüzünden evlerin kireçle kaplanmasından sonra  evlerin beyaza boyanması adet olmuş Geniş  özgürlük meydanı , kilisesi, müzeleri,kemerli  daracık sokakları ,denize inen merdivenli yolları ile  çok özel ve şirin bir yer.








Ostuni de  Arkeoloji ve Kent Müzesi hayli ilginç.
Müze  eski Carmelita manastırına   bağlı San Vito Martine  kilisesinin   içerisinde yer almakta.Müze de paleolitik çağa kadar uzanan kalıntılar var.Bunlardan en ilginci hamile iken ölmüs kadın ve bebeğinin cesedi.





tekrar Mimmo ile Alberobello ya dönüyoruz.


BARİ

 Sabah otobüse binerek  adriyatık denizi kıyısında  kurulmuş bir liman şehri olan  BARİ ye gidiyoruz .Bir saatlik bir yolculuktan sonra  Bari tren ve otobüslerinin olduğu terminale vardiğimizda  taksiye binip    Castello Svevo di Bari   kalesinin karşı sokağındaki kalacağımız eve yerleşiyoruz.

Puglia bölgesinin başkenti olarak bilinen. şehrin tarihi merkezi bir labirent  şeklinde. Bari sokaklarında kaybolursunuz diye okumuştum. Gerçekten ne kadar dikkat ettiysek te iki kez kaybolarak  kaldığımız eve  ulaştık. Tabi bu kaybolmanın sebebi  güzelliğini korumuş yapılar ,kiliseler, çiçekler  kemerli daracık sokaklar, dukkanlar ,dondurmalar,,,














 Eski şehrin gündüzü kadar gecesi de güzel. Hele gece Saint Nicolas kilisesindeki bir konsere rastlamak harikaydı.












Sabahleyin kahvaltıdan sonra Bari sokaklarını hayranlıkla seyrederek istasyona gittik.
Polignano a mare ye bilet aldık. Tren  plaja gidenlerle doluydu. 20-25 dakikalık bir yolculuktan sonra  bu güzel kasabaya vardık.

POLİGNANO  A  MARE

Adriyatik kıyısındaki  bu kasabaya hayran olmamak mümkün değil.Eğer Bari ye giderseniz  mutlaka buraya gelmelisiniz. İnanılmaz bir manzarası var. Denizin rengi muhteşem.Evler sarp kireçteşı kayalıkların üzerine kurulmuş,Kayaların altı ise mağaralarla dolu olan kasaba, eski konumunuda muhafaza etmiş.Kayalıkların üzerinden denize  baktığınızda  inanılmaz bir manzara var adeta nefesiniz kesiliyor. Tipik italyan evleri yine kemerli merdivenli daracık sokaklar rengarenk çiöekler, şirin dükkanlar da   dolaşıyoruz...
Mağara turları düzenlediklerini öğrenince hemen bir tura kayıt oluyoruz. Sonra 2 kişilik tuk tuk la üç kilometre uzaktaki kıyıdan tekneye biniyoruz
Bu sefer.turkuaz  renkli denizden  şehri   seyrediyoruz.Ama en ilginç olanı mağaralar,
60 tan fazla mağara varmış.Ancak   dört-beş tanesini gezdiriyorlar.Bu arada kayalıkların içerisinde ki bir mağara restoran haline getirilmiş.(Ristorante Grotta Palazzese )  Dünya listelerine girmiş bu restoran çok ta pahalı imiş.Hatta bir erkeğin sevgisinin gerçekliğini ölçmek için hanımlar bu restorana götürmesini isterlermiş.





























Deniz ürünleri  yapan bir restoranda yemeğimizi yedikten sonra trenle Bari ye döndük.

Bari de  ismi Strada  Arco Basso olan sokakta güney italyaya özgü makarna yapıp satıyorlar.
İsmi  ORECCHİETTE  kulakçık anlamına geliyormuş. Gerçi ben  şapkaya benzettim. Orta yaşlı hanımlar sokakta sabahtan akşama kadar yapıp taze taze satıyorlar. Bir de hikayesi var  bu makarnanın. Pişirildiğinde bir tanesi diğerlerine göre çok büyürmüş.(Midasın kulakları) Herkim onu yerse ömür boyu çok şanslı olurmuş. Bende aldım ve deneyeceğim.
Restoranda yediğim peynirli ve fesleğenli orecchiette çok lezzetliydi. Ancak  çok yenildiğinde ne hale gelineceğini biblolar ifade ediyor.





Gecesi bir başka güzel Bari nin.




Bari sokaklarında kaybolarak gezip  evimize ulaştık.
Yarın  TÜRKİYE ye dönüyoruz. Sabah taksiyle istasyona gelip havaalanı otobüsüne biniyoruz.

Onbir günlük İtalya  gezimizin sonu. İnanılmaz güzel yerler gördük. Çok beğendik bayıldık.

Ancak THY  görünce heyecanlandım.. Uçağa binerken vatan toprağı sözcükleri etraftan duyuldu.
Gözlerim doldu, duygulanmamak elde değil. Özlemişim  vatanımı...


































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder