MARDİN URFA GAZİANTEP
Güneyanadolu nun bu 3 güzel şehrine gitme serüvenü, 2019 un GÖBEKLİTEPE yılı seçilmesinden
kaynaklandı . Aslında üçüne de daha önce gitmiştim. Ancak çevrelerini ,köy veya ilçelerinin hepsini görmemiştik yine göremedik tabii. Ben doğunun gizemine hep hayranımdır.Bu seferde amaç Göbeklitepe ama Mardin den başladık.MARDİN
Mardin de yürüdüğünüzde Masal Şehir diye yerdeki yazıyı görebilirsiniz. Gerçekten de çok özel bir şehir. Ah... keşke daha çok kıymetini bilsek o güzel dokuyu bozmasak ne olur...Rehberimiz gerçek bir Mardinli olan Sıraç Bey bizi hava alanından aldı ve Dara ya doğru yola çıktık.
DARA
.Dara antik kentine gitmeden once bugünkü yerleşim köyüne doğru yürüyoruz. Gözetleme kulesi olarak kullanılmış kalıntıların olduğu yerden kuşbakışı köyü görüyoruz.


Köye yaklaşırken sevimli kürtçe konuşan çocuklara rastlıyoruz. Öyle sevimliler ki..hele Abdullah çok şeker...
Su kanalları,
Dara nın dışında meyilli yamaçta kurulmuş 11 adet su kanallarını görüyoruz..Üstleri kemerle kapatılan bu kanallardan kontrollü ve kayıpsız olarak sarnıçlara suyun toplanması amaçlanmış. Aynı zamanda suyun düşman askerlerine püskürtülerek silah olarak kullanıldığı da söyleniyor.Köyün içine girdiğimizde Zindan diye adlandırılan ancak su sarnıcı veya silo olarak kullanılmış inanılmaz bir tarihle karşı karşıya kalıyoruz. Bizans mimarisinin özelliğini taşıyan bu yapının içine merdivenlerden inerek giriyoruz ve hayran kalıyoruz. M.S V1. yy. da yapıldığı yazılı bu sarnıç günümüze kadar gayet iyi bir şekilde ulaşmış.
Köy halkı zaten tarihin içinde yaşıyor. Köy neredeyse antik kentin üstüne içine kurulmuş.
DARA ANTİK KENTİ
3000 ne yakın insan kemikleri kafatasları ayrı diğer kemiklerin ayrı olduğu toplu mezarı cam balkondan izliyebiliyorsunuz.Yapılan incelemelerle o zaman ki insan ömrünün 45 yıl civarında olduğu saptanmış.
KASİMİYE MEDRESESİ
Medresenin yapımına Artuklular zamanında başlanmış , Akkoyunlu hükümdarı Cihangiroğlu Kasım döneminde 1457-1502 yıllarında tamamlanmış. İki katlı, kubbeli, açık avlulu medrese düzgün kesme taştan yapılmış. Taş işçiliğinin örneklerini taşıyan medresede türbe ve cami bulunmakta.Medresenin avlusunda çeşme ve büyük bir havuz bulunmaktadır.Çeşmeden akan su oluktan geçerek havuza ulaşmakta. Bu durumun, İnsan yaşamını doğumdan ölüme kadar ifade eden felsefi bir yaklaşımla anlatığı söylenmekte.
Gece gerdanlık gündüz mezarlık derlermiş Mardin için. Kiliseleri,camileri,güzel taş evleri,ovaları,altın ve gümüş süryani işi takıları, mağaraları,çarşıları,yemekleri ile çok özel bir şehir..
Kebapçı Rıdo da yemek yiyoruz. İki dükkanı var Biri merkezde diğeri yeni Mardin de Esas Rıdo merkezde ama çok salaş . Her ikisinde de yedik Çok lezzetli..
Otelimiz merkezde gece çıkıp geziyoruz.




Süryani şarap dükkanları..
Savura gitmek üzere sabahtan yola çıkıyoruz. Daracık sokaklardan geçerken bir fırının önünde duruyoruz. Mis gibi kokan İKLİÇE den alıyoruz.Mardin e özgü bu çörek, iyi başlangıçlar getirsin amacı ile yapılırmış Paskalya gibi ancak değişik baharatlar içeriyor. Tarçın,yenibahar,mahlep,kakule,rezene,karanfil,kişniş gibi....
SAVUR
Küçük Mardin dedikleri Savur da halk ,sebze, meyva yetiştirmekte ve kavakçılık yapmakta.162 yıllık Hacı Abdullah Bey konağına uğradık.Eski ve görkemli konak .Ancak gezinen tavuklardan başka canlıya rastlamadık.
KILLIT KÖYÜ (Dereiçi köyü)
Hele Almanya ya işçi alımı başlayınca bu verimli topraklar,bağlar bahçeler başı boş kalmış.90 larda sadece 10 hane kalınca onlar da gitmesin diye Muhtar Bünyamin Cerciş bir şarap fabrikası kurma fikrini düşünmüş..Böylece gençler gitmeyecek göç olmayacak belki de gidenler dönecek ,kaliteli üzüm bağları değerlenecek , köy eski canlılığına kavuşacak diye.
Ancak fabrikanın açılışına az bir süre kala ,bölgenin geri kalmasını isteyen hain güçler tarafından muhtar Bünyamin öldürülmüş.Teröristlerin yardım isteğini kabul etmemiş bu dürüst muhtar.
Kalan aileler de gitmişler bugün keçilerini gördüğümüz bir iki aile var sanırım.300 dönümden fazla bereketli üzüm bağları sahipsiz kalmış.Ne acı...
Bir zamanlar 400 hanesi olan köyü, şimdi böyle ıssız,terkedilmiş şekilde görmek bizi çok üzdü ,evlerinden barklarından olan insanlar inşallah bir gün köylerine dönerler.
2005 lerde avrupadan bir kısım süryani aileler Elbeğendi köyüne dönerek yerleşmişler.Modern taş villalar yapmışlar.Hatta bize uçakta,bir kaç kişi en lezzetli pizzayı Elbeğendi de yersiniz diye söylediler.
Mardin e gel ve Pizza ye aklımızdan geçmez.Ama belli ki avrupadan dönen süryaniler özel bir lezzet yaratmişlar.
Uçakta ayrı ayrı tanıştığım iki öğretmenden bahsetmeden geçemiyeceğim. Her iki genç bayan öğretmen Mardin in köylerinde görev yaptıklarını sevecenlikle anlattılar, uçuş boyunca kitap okuyan güzel ve kültürlü bu genç öğretmen hanımlarla gurur duydum.

ANITLI (HAH) KÖYÜ
Midyata 22 km mesafede tarihi Anıtlı köyüne gidiyoruz. Köyde Süryanilerin dokuz asır boyunca Mor Gabriel Manastırından sonra metropolitlik merkezi olarak kullanıldığı söylenen Mor Sobo Katedrali ile Meryem ana kilisesi varmış. 2000 Yıllık anıt üzerine yapılmış Meryem ana kilisesini görünce mimarisine hayran oluyoruz.
Kilisede bulunan haç üzerindeki güvercin İsa peygamberin ruhunu betimlermiş ve bu dünyada sadece bu kilisede varmış. Meryem ana ismiyle yapılmış ilk kilise olması dolayısıyla her yıl 15 Ağustos ta yüzlerce süryani Hah köyüne bu kiliseye gelerek Meryem ananın gökyüzüne yükseliş ayinine katılıyorlarmış.
Köyde 10 süryani ve bir müslüman aile yaşıyormuş. Gittiğimizde süryanilerin paskalya bayramıydı.Sevimli kızları Sara ile bizleri karşılayan süryani ailenin bayramını kutladık ve birlikte kiliseyi gezdik,
Kilise o kadar güzel bir mimari yapıya sahip ki buranın yeteri kadar tanıtılmamış olmasina üzüldük. Mutlak görülmeli..


MOR (AZİZ) GABRİEL MANASTIRI
Dünyanın ayakta duran en eski süryani ortadoks manastırıymış.M.S.367 yılında temelleri Mor Samuel tarafından atılmış. 597 -688 yıllarında yaşayan Aziz Mor Gabriel zamanında manastır altın çağını yaşamış bu nedenle de manastıra ismi verilmiş.Her iki azizinde mezarları manastırda.Mamastır Midyata bağlı Güngörem koyünde mese ağaçları ile kaplı bir tepede yer almakta. Halen kullanımda olan manastırda bir grup azınlık yaşamakta.
Süryaniler tarafından Kudusten sonra en önemli manastır olarak kabul ediliyormuş.
Mimari yapısı o kadar güzel ki görülmesi gereken yerlerden biri...

CERCİS KONAĞI
Her yönüyle güzel bir restoran.Yemekler,yöresel ve modern tarz sunuş kombine edilerek ikram ediliyor ayrıca yemek show hayli enteresan ve eğlenceli. Hizmet te çok iyi,Mutlak gidilmeli,
Sumak, tarçın, zencefil, nane ,pekmez, nar ekşisinden oluşan şerbetle başlayıp, bakır tasta sunulan,süryani şarabı eşliğinde , asma yaprağına sarılmış enginarla devam ediyoruz. Çeşit çesit mezelerden oluşan tabağı, müzikal show la servis edilen etli pilav takip ediyor.Tatlı ile sonlanan konaktan memnun ayrılıyoruz.
ŞANLI URFA
Gezinin hedefi Göbeklittepe ama biz gelmişken Mardin ve Gaziantep e uğramadan edemedik.
Mardin den üç saatlik bir otobüs yolculuğu ile akşama doğru otelimize gelip yerleşiyoruz. Otelden özellikle kahvaltı almadık.Sabah yerel kahvaltı ciğerciye gideceğiz.Rehberimiz bir akademisyen aman mideniz bozulmasın alışkın değilsiniz dediysede de onu dinlemedik.



Baharat kokuları ile dolu çarşıları gezip, Mevlüdü Halil (Dergahı) Camisine, oradanda ,balıklı göle gidiyoruz.

HARRAN.
Kuzey mezopotamyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Harran halkının neredeyse tamamı arap kökenli Türk vatandaşı.
Urfa nın gümey doğusunda bulunan Harran geçmisten gelen en önemli tarıhi eserlere sahıp. Bir çok uygarlıkların yaşadığı bu bölgede Harran evlerinin tarihi M.S 6yy a dayanıyor.. Bölgede ağaçlık alanların bulunmaması nedeni ile kerpiçten yapılıp balçıkla sıvanan koni şeklindeki bu evler, yazın serin kışın sıcak olma üzelliğine sahipmiş. Tepelerinde ki açıklık, guneş işiğinin girerek aydınlanma ve kötü kokunun çıkmasını sağlamak amacı ile yapılmış Bu evler,.1979 da arkeolojik ve sit alanı ılan edilerek koruma altına alınmış.Dünyada ilk üniversite burada kurulmuş. Bu nedenle Urfadaki üniversite Harran adını almış.



URFA MÜZESİ
Dünyanın en eski ve gerçek boyutta yontulmuş heykeli olan Urfa Adamı bu müzede. Neolitik döneme ait 1.80m boyundaki heykel kireç taşından yapılmış.Göz yuvalarına siyah obsidyen parçalar komulmuş.
Haleplibahçe, Urfada kanalizasyon çalışmaları sırasında mozaıklere rastlanınca yapılan çalışmalar durdurulup arkeolojik çalışmalara başlanılması ile ortaya çıkmış..Bu mevkinin, M.S 5-6 yy daki Edessa antik kentinin bir mahallesi olduğu anlaşılmış.
Edessa krallığına ait saray ,hamam, geometrik bir Amazon villasına ait mozaıkler bulunmuş. Turuva kahramanı Akhilleusun hayatını ve avcılık yapanlar mozaiklerle anlatılımış .Fırat kenarında bulunan 4 mm lik taşların kullanılarak yapıldığı saptanan bu mozaıkler geometrik ve bitkisel desenleri içermekte. Bunların içinde en önemlilerinden biri olan Orpheus mozaiği yurdumuzdan kaçırılmış,Amerikada Dallas sanat müzesinde sergilendiği tespit edilince , uzun uğraşlardan sonra 2012 de aıt olduğu yere getirilerek sergilenmesi sağlanmış.
Mozaikte ozan lir çalmakta ve hayvanların onu dinlediği resmedilmiş.Ayrıca bu müze, Göbeklitepe Nevali çori gibi b,r çok höyüğün canlandırılmasını içerdiğinden en fazla canlandırma yapılan müze ünvanınada sahip.
ana

GÖBEKLİTEPE
Gezimizin odak noktası Göbeklitepe ye gidiyoruz. 1994 yılnda Heideberg üniversitesinden Klaus Schmidt in burayı gezmesi ile Göbeklitepe nin önemi anlaşılmış ve keşfi başlamış.. İnsanlık tarihinin neolitik dönemine ait önemli bulgular ortaya çıkmış..Halen Urfa müze müdürlüğü ile Alman arkeoloji enstitüsü kazı çalışmalarını sürdürmekte. Doğuş gurubu 2035 yılına dek sponsorluğunu üstlenmiş.
12000 yıl önceden haber veren bu yeri gezmek çok ilginç. 1 mayıs ta burayı 15000 kişi gezmiş bu nedenle biz 2 Mayıs ta sabah saat 8 de buraya gelen ilk ziyaretçiler olduk.Sakin ve sessiz bir şekilde insanlik tarihinin en eski yerleşim yerini heyecanla ziyaret ettik.%20 sini oluşturan 4 tapınak çıkmış durumda.Zarar görmesin diye nano teknoloji ile yapılmiş bir çatı altında korunuyor.Piramitlerden ,Sümerlerden daha eski olması dolayısı ile tüm dünya için çok öemli Göbeklitepe..
Bulunuş hikayesini rehberimiz şöyle anlattı.. .Arazi sahipleri burada buldukları bir tarihi taş parçasını önemlidir diye Urfa müze müdürlüğüne götürüyorlar. Müze yetkilisi taşın çok önemli olduğunu düsünmemiş ancak yinede depoya kaldırmış.Bu parça Prof. Klaus Schmidt tarafından görülünce nereden bulunduğu araştırılmaya başlanmış....Vee Göbeklitepe keşfedilmiş.Biz gezmeyi tamalayıp servisle aşağı ındiğimizde onlarca otobüsün geldiğini gördük.
. Bütün dünyayı sarsan bu yerin sahibi buradamı diye merak ediyoruz. TV den de tanıdığımızdan Mahmut Yıldız beyi görüyoruz.Kenarda yere oturmuş mutlu bir yüz ifadesi ile gelenleri seyrediyor.Arkadaşım yanına yaklaşıp sordu,
-Bu arazi sizinmiş ?
Mahmut Yıldız bey cevap verdi,
-Artık hepimizin....

12000 yıl önceden haber veren bu yeri gezmek çok ilginç. 1 mayıs ta burayı 15000 kişi gezmiş bu nedenle biz 2 Mayıs ta sabah saat 8 de buraya gelen ilk ziyaretçiler olduk.Sakin ve sessiz bir şekilde insanlik tarihinin en eski yerleşim yerini heyecanla ziyaret ettik.%20 sini oluşturan 4 tapınak çıkmış durumda.Zarar görmesin diye nano teknoloji ile yapılmiş bir çatı altında korunuyor.Piramitlerden ,Sümerlerden daha eski olması dolayısı ile tüm dünya için çok öemli Göbeklitepe..
Bulunuş hikayesini rehberimiz şöyle anlattı.. .Arazi sahipleri burada buldukları bir tarihi taş parçasını önemlidir diye Urfa müze müdürlüğüne götürüyorlar. Müze yetkilisi taşın çok önemli olduğunu düsünmemiş ancak yinede depoya kaldırmış.Bu parça Prof. Klaus Schmidt tarafından görülünce nereden bulunduğu araştırılmaya başlanmış....Vee Göbeklitepe keşfedilmiş.Biz gezmeyi tamalayıp servisle aşağı ındiğimizde onlarca otobüsün geldiğini gördük.
. Bütün dünyayı sarsan bu yerin sahibi buradamı diye merak ediyoruz. TV den de tanıdığımızdan Mahmut Yıldız beyi görüyoruz.Kenarda yere oturmuş mutlu bir yüz ifadesi ile gelenleri seyrediyor.Arkadaşım yanına yaklaşıp sordu,
-Bu arazi sizinmiş ?
Mahmut Yıldız bey cevap verdi,
-Artık hepimizin....




KELAYNAKLAR
Gaziantepe gitmek üzere yola çıkıyoruz.Sadece çiftleşme döneminde serbestçe uçmasına izin verilen bu kuşlar,bebeklikte tüylü iken,ergenlikte tüyleri dökülüyor ve isimleri buradan geliyormuş.

HALFETİ
GAZİANTEP
Müzede Zeugma antik kentindeki yaşam gözler önüne serilecek şekilde düzenlenmiş. Müzedeki bazı eserlerin 500 bin parçadan yapılmış olması,figürlerin canlilikları herkesi adeta büyülüyor.
.Geç antik dönem kilise mozaiklerine, erken süryani ve hiristiyan ikonografisine sahip, eserler müzeyi ilgi çekici hale getirmekte. Roma dönemine ait heykeller,sütunlar ,çeşmelerde müzede yer almakta.
Müzedeki en önemli parçalardan biri olan, Milattan sonra 2yy la ait Çingene kız mozaği özel bir bölümde sergilenerek gözlerdeki masum bakışın iyice belirlenmesi sağlanmış. Çingene kızına ait kayıp 12 parça mozaik 20yıl sonra Amerika dan getirilerek müzedeki yerini almiş.

Gaziantep çarşılarına dalıyoruz. Öyle bir renk cümbüşü ki sormayın..
El sanatları,bakırcılar, kurutulmuş biberler ,patlıcanlar her türlü baharatlar,salçalar,sucuklar aklınıza ne gelirse ....
.
Gaziantep, tam bir gurme yeri, buraya sadece yemek için İstanbul dan günübirlik gelenler var,
En azından,
Metanette Beyran çorbasını, Kebapçı Halil de küşleme ve kaşık salatasını, İmamçağdaş ta lahmacun ve baklavaları,Erçelebinin kömürde pişmiş kadayıf ve künefesini yemeden,
tarihi Tahmis te, Türk veya menengiç kahvesini içmeden gitmeyin derim..
BEY MAHALLESİ
Gaziantep te görülmesi gereken bu mahallede, bir zamanlar,müslümanlar ve ermeniler birlikte yaşarlarmış.Kiliseler ve camiler varmış Şimdi kiliseden bozma camisi var..Eski antep evlerinin oluşturduğu dar sokakları gezdiğimizde, yüksek duvarlara sahip geniş avlular içinde yaşam devam etmekte.Bir çok kafe ve müzelerde var bu mahallede..Atatürk anı müzesi,oyuncak müzesi, etnografya müzesi gibi...
PAŞA HAMAMI
Gaziantep müzelerinden en ilginç olanlarından biride Hamam müzesi.Şehirdeki diğer hamamlarında örnek olarak aldığı bu hamam 16yy da Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış. Soğukluk,ılıklık,sıcaklık.. gibi bölümleri olan hamam normal zemin seviyesinin altında yapılmış.Karşısına geçıp saçlarınızı oğuşturduğunuzda köpükler oluşan sinevizyon gösterisi de mevcut.Zamanında kullanılan taslar,takunyalar peşkirler,sabunlar,keseler hayli ilginç.Minik birde satış yapan dükkanı var.

..
Gaziantep,böyle bir kaç günde ne gezilir ne doyulur,
Yinede çok sevdik,çok beğendik.