KEMALİYE
Kemaliye yi o kadar çok methettiler ki bir an önce gidelim dedik. Kemaliye ye farklı yerlerden ulaşılabiliniyor ama biz Malatya dan uzanmak ıstedik. 23 Ekim günü Malatya ya uçarken üç kişilik grubumuzda Amerika dan gelen arkadasimız Elena da vardı.Malatya hava alanında bavulları beklerken yerel kıyafetli beyler, hanımların uzandığını görür görmez el atıp derhal yardım ediyorlardı. Elena - Türk erkekleri çok kibar dedi.Aslında bu durumu her yerde göremeyiz. Hatta bazen hafiften itelenip önünüze geçenler bile vardır ama ses çıkarmadık tabii.
Saat 20.00 civarında otele vardık.Taksi ile otele giderken yerel yemekler yapan bir aile lokantasına telefon ettik , bizi bekleyeceklerini söyledikleri için bavulları otele bırakıp bu yerel Malatya yemeklerini tatmak üzere Gülhan hanımın lokantasına gittik.
Bizi çok sıcak karşıladılar doğuya has sevecenlikle. Gülhan hanım ve esinin işlettiği bu lokantada tüm yerel yeneklerden ortaya ısmarladık. Ve kiraz yaprağına sarılı ekşili köfteyi,içli köfteyi,mumbarı,analı kızlıyı ve ödüllü baklavasını afiyetle yedik.
Malatya denince akla hemen KAYISI geliyor. Şehir sanki kayısı ağaçları ile dolu.Rehberimiz ağaçlar çiçek açtıklarında daha uçaktan iner inmez bu güzel kokuyu hemen fark edersiniz diye anlattı.Bizde bari kurusunu görelim diye Malatya nın Şire pazarına doğru yola koyulduk. Çeşit çeşit kayısılar,dutlar erikler,cevizler,üzümler öyle bir renk cümbüşü ile karşılaşıyorsunuz ki hayranlık ve saskinlikla bakakalıyorsunuz.Kayısı çekirdeği kullanılarak yapılan çukulatalar, kayısılı lokumlar neler neler.İkramları yedıkçe, siparişleride veriyoruz.
Kemaliye ye giderken,Malatya nın 7 km kuzeydoğusunda yer alan arkeolojik bir yerleşim olan Aslantepe höyüğüne uğradık .Türkiyenin en büyük höyüklerinden olan Aslantepe de 5000 yıllık dünyanın en eski kerpiç sarayı ve ondanda eskİ tapınak kalıntıları bulunmuş. M.S 5-6yy da Roma köyü olarak kullanılmış. Buradaki ilk kazılara 1930 larda fransız bir ekip tarafından başlanılmış. kapı girişinde bulunan iki aslan ve kral heykellerinin orijinalleri ( Malatya da o zaman müze olmadığı ıçın) Ankara da Anadolu medeniyetleri müzesine götürülmüş.Saray kalintılarındaki duvar kabartmaları bezemeler ve mühür kalıntıları dünyanın ilk yerleşim yeri olma kanıtları nedeni ile önem kazanan höyük, Unesko nun geçici ..kabul listesine girmiş..Halen kazı çalışmaları devam etmekte.
Aslantepe den ayrılıp Battalgazi ye uğradık.
8.yy da yaşadığı bilinen Battalgazi,,bizansa karşı savaşmış ve islamiyetin yayılmasına önayak olmuş .bir halk kahramanı. İlçede Battalgazi şenlikleri nedeni ile kurulmuş olan yörük çadırında kahvelerimizi içip Levent vadisine doğru yola koyulduk.
Levent Vadisi
Amerika daki büyük kanyona benzetilen vadi 65 milyon yıllık bir geçmişe sahipmis.İnanılmaz güzellikte manzaraya ve ekolojik degerlere sahip vadi sarp kayalık ve mağaralardan oluşmuş. Geç hitit dönemine ait kabartmaların bulunduğu bu eşsiz doğa harikası vadiyi görmek için ,1400 metre rakımda ve vadinin tabanından 240 metre yükseklikte cam yapıda bir seyir tepesi yapılmış.. Çayımızı yudumlarken doğanın güzelliğine hayran oluyoruz.
KEMALİYE
Erzincan a bağlı bu özel ve güzel ilçe Kemaliye nin diğer adı, EĞİN dir.Akşama doğru,Munzur a uzanan muhteşem dağların arasında ,Fıratın kolu Karasu nun koynunda, evlerin akşam ışıklarının pırıl pırıl parıltıları ile saklı bir mücevher gibi karşımıza çıktı Kemaliye.
Kurtuluş savaşında , beşyüz atlı eğinli Atamıza haber göndererek emrindeyiz demiş. ve savaşa katılarak çokta şehit vermişler.Bu kahramanca davranıştan sonra 1922 de Atamız ilçeye Kemaliye ismini vermiş. Şirin bir mimari yapısı var. dantel gib itahta oymalari olan evler ve ,mevsime göre debisi değiserek gürül gürül akan akar suları ve güzel köyleri ile çok güzel bir ilçe. Hele her yerde
Suyunu çeşmeden doldur yazısı bizleri şaşırtıyor.Ne güzel ülkemizde kaç yerde vardır ki bu durum.
Mani Yolu
Osnanl ızamanında ilçenin merkeze uzaklığı ve tarım arazisinin az olması nedeni ile Kemaliye li erkekler ticaret yapmak üzer İstanbul a giderler, giderler ama gidiş o gidiş.Arkalarında kalan eşlerini,yavuklularını unuturlar.Hasretlik tak eder canlarına kadınların ve onlarca maniler söylerler. Şimdi bu manileri tabelalara yazarak dağ yoluna dizmişler.Mani yolunu oluşturan bu şıırleri okuyunca hasretlik ve özlem duygularının saflığina ve derinliğine şahit oluyorsunuz,.


Bahçeye indim ki fidanlar ağlar,
Yarimi gördünüz mü uçan turnalar,
Ahuzarım yazıp ona yolladım
Yol verin mektuba dumanlı dağlar
Kırmızı güllerin rengi solacak,
Yalan dünyanın malı nolacak,
Ciğerime yalın düştü yanıyor,
Bilmem ayrılığın sonu nolacak....
Kemaliye nin özellıkleri bitmiyor. Sadece Kemaliyede yapılan LÖK TATLISI
Eskiden evlerde yapılan bu tatlı artık Lökhane de yapılıyor,Kurudut un öğütülmesi ve daha sonra cevizle üç saat ezilip karıştırılarak macun haline gelen tatlı rulolar halinde satışa sunuluyor.. Hiçbir katkı maddesi içermeyen bu yöresel lezzeti kahve ile tatmadan Kemaliye den ayrılmayınız.
Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gezmesekte tozmasakta
O köy bizim köyümüzdür.
.......
Dizeleri ile başlayan şiirin sahibi Ahmet Kutsi Tecer in APÇAĞA köyüne gidiyoruz.Köyün girişinde şairin evi müze halinde gezilmek üzere bizleri karşılıyor. Köydeki ahşap evler,çesmeler koruma altına alınmış.Bu güzel köyde birde taş fırınvar.Ama en güzeli okuma odası olan bir köy..Ağaç gövdesinde ki örgü süsler ayrı bir hava katmış. Yağmurun izin verdiği kadar bu güzel köyü gezdik.
KAPI TOKMAKLARI
Kenaliye nin ilginç ve çok güzel bir özelliği daha var.
Kapı tokmakları ; Bir demirci ustası tarafından yapılan bu tokmaklar, ahşap kapılar üzerinde o kadar güzel ve değişik ki hayran kalıyorsunuz. Farklı motif ve büyüklükte olan bu tokmaklar ayrıca çıkardıkları sesler ile gelenın kim olduğunu ev sahibine haber veriyor. Tok ve yükses ses çıkaran tokmak gelenin bir erkek, ince ve daha az bir ses çıkaran tokmak ise gelenin kadın veya ev halkından biri olduğunu belirtiyor..Ayrıca tokmak üzerinde bulunan motiflerinde anlamları varmış..
Kuş motifi gurbette bir yakını, iki taraflı kuş müslüman bir ailenin olduğunu,..... belirtirmiş..Çok güzel ve değerli bu geleneğin fabrikasyona dönmeden sanatsal olarak el emeği ile yaşatılması çok kıymetli.



Türkiyenin ilk Doğa Müzesi de Kemaliye de.
Prof.Ali Demirsoy un yıllarca çalışıp kurduğu Doğa Tarihi müzesi de çok ilginç.Müze içerisinde fosiller dondurulmuş veya kimyasallar içinde korunan ,hayvanlar,böcekler, kelebekler var. 800 adet bitki türü,yüzlerce su ürünnü ve iki bin civarında böcek türünü görmek mümkün.Ankara hayvanat bahçesinde ölen şeker fil Mohini nin iskeleti de orada.
KARANLIK KANYON
Her yıl Kemaliye de uluslar arası doğa sporlarının yapıldığı dünyanın 2. yüksek kanyonu Karanlık kanyona gidiyoruz.Yağmurdan Karasu nun rengi değişmiş.Allahtan biz gittiğimizde yağmur yağmıyordu.Bir süre araba ile gittikten sonra heyecenla biraz da korkarak yürüyoruz.O kadar muazzam ki kayalık dağlar, bunu ne fotoğrafla nede anlatarak ifade etmek çok zor.
.Harika,şahane,olağanüstü,çok güzel,aman tanrım gibi sözcükler ağzımızdan çığlıklar halinde dökülüyor.Her iki yamaç arası 500m imiş.450 ve 500 m yükseklikteki iki taraf arasına çelikten tel çekilmiş. Doğa festivalinde ,yarasa atlayışları,base Jjump ve wings suit sporları yapılıyormuş.Doğa harikası bu sarp yamaçlar bazı yerlerde iki m tabanla karasu ya inerek gün işiğini engellediğinden Karanlık kanyon ismi verilmiş.
Su seviyesi yüksek olsaydı tekne gezisi yapacaktık. Kısmet olmadı.
Bu muazzam doğa olayı ile memleketime bir kez daha hayran kaldım.

Belki ilkbaharda gelmek ,çağlayan dereleri ,yemyeşil köyleri, Karasuya ulaşan gürül gürül akan dereleri görmek daha da muhtesem olabilir.




Güzel KEMALİYE yi samimi ve güler yüzlü KEMALİYELİLER i çok sevdik.
Kemaliye yi o kadar çok methettiler ki bir an önce gidelim dedik. Kemaliye ye farklı yerlerden ulaşılabiliniyor ama biz Malatya dan uzanmak ıstedik. 23 Ekim günü Malatya ya uçarken üç kişilik grubumuzda Amerika dan gelen arkadasimız Elena da vardı.Malatya hava alanında bavulları beklerken yerel kıyafetli beyler, hanımların uzandığını görür görmez el atıp derhal yardım ediyorlardı. Elena - Türk erkekleri çok kibar dedi.Aslında bu durumu her yerde göremeyiz. Hatta bazen hafiften itelenip önünüze geçenler bile vardır ama ses çıkarmadık tabii.
Saat 20.00 civarında otele vardık.Taksi ile otele giderken yerel yemekler yapan bir aile lokantasına telefon ettik , bizi bekleyeceklerini söyledikleri için bavulları otele bırakıp bu yerel Malatya yemeklerini tatmak üzere Gülhan hanımın lokantasına gittik.
Bizi çok sıcak karşıladılar doğuya has sevecenlikle. Gülhan hanım ve esinin işlettiği bu lokantada tüm yerel yeneklerden ortaya ısmarladık. Ve kiraz yaprağına sarılı ekşili köfteyi,içli köfteyi,mumbarı,analı kızlıyı ve ödüllü baklavasını afiyetle yedik.
Malatya denince akla hemen KAYISI geliyor. Şehir sanki kayısı ağaçları ile dolu.Rehberimiz ağaçlar çiçek açtıklarında daha uçaktan iner inmez bu güzel kokuyu hemen fark edersiniz diye anlattı.Bizde bari kurusunu görelim diye Malatya nın Şire pazarına doğru yola koyulduk. Çeşit çeşit kayısılar,dutlar erikler,cevizler,üzümler öyle bir renk cümbüşü ile karşılaşıyorsunuz ki hayranlık ve saskinlikla bakakalıyorsunuz.Kayısı çekirdeği kullanılarak yapılan çukulatalar, kayısılı lokumlar neler neler.İkramları yedıkçe, siparişleride veriyoruz.
Kemaliye ye giderken,Malatya nın 7 km kuzeydoğusunda yer alan arkeolojik bir yerleşim olan Aslantepe höyüğüne uğradık .Türkiyenin en büyük höyüklerinden olan Aslantepe de 5000 yıllık dünyanın en eski kerpiç sarayı ve ondanda eskİ tapınak kalıntıları bulunmuş. M.S 5-6yy da Roma köyü olarak kullanılmış. Buradaki ilk kazılara 1930 larda fransız bir ekip tarafından başlanılmış. kapı girişinde bulunan iki aslan ve kral heykellerinin orijinalleri ( Malatya da o zaman müze olmadığı ıçın) Ankara da Anadolu medeniyetleri müzesine götürülmüş.Saray kalintılarındaki duvar kabartmaları bezemeler ve mühür kalıntıları dünyanın ilk yerleşim yeri olma kanıtları nedeni ile önem kazanan höyük, Unesko nun geçici ..kabul listesine girmiş..Halen kazı çalışmaları devam etmekte.
Aslantepe den ayrılıp Battalgazi ye uğradık.
8.yy da yaşadığı bilinen Battalgazi,,bizansa karşı savaşmış ve islamiyetin yayılmasına önayak olmuş .bir halk kahramanı. İlçede Battalgazi şenlikleri nedeni ile kurulmuş olan yörük çadırında kahvelerimizi içip Levent vadisine doğru yola koyulduk.
Levent Vadisi
Amerika daki büyük kanyona benzetilen vadi 65 milyon yıllık bir geçmişe sahipmis.İnanılmaz güzellikte manzaraya ve ekolojik degerlere sahip vadi sarp kayalık ve mağaralardan oluşmuş. Geç hitit dönemine ait kabartmaların bulunduğu bu eşsiz doğa harikası vadiyi görmek için ,1400 metre rakımda ve vadinin tabanından 240 metre yükseklikte cam yapıda bir seyir tepesi yapılmış.. Çayımızı yudumlarken doğanın güzelliğine hayran oluyoruz.
Erzincan a bağlı bu özel ve güzel ilçe Kemaliye nin diğer adı, EĞİN dir.Akşama doğru,Munzur a uzanan muhteşem dağların arasında ,Fıratın kolu Karasu nun koynunda, evlerin akşam ışıklarının pırıl pırıl parıltıları ile saklı bir mücevher gibi karşımıza çıktı Kemaliye.
Kurtuluş savaşında , beşyüz atlı eğinli Atamıza haber göndererek emrindeyiz demiş. ve savaşa katılarak çokta şehit vermişler.Bu kahramanca davranıştan sonra 1922 de Atamız ilçeye Kemaliye ismini vermiş. Şirin bir mimari yapısı var. dantel gib itahta oymalari olan evler ve ,mevsime göre debisi değiserek gürül gürül akan akar suları ve güzel köyleri ile çok güzel bir ilçe. Hele her yerde
Suyunu çeşmeden doldur yazısı bizleri şaşırtıyor.Ne güzel ülkemizde kaç yerde vardır ki bu durum.
Mani Yolu
Osnanl ızamanında ilçenin merkeze uzaklığı ve tarım arazisinin az olması nedeni ile Kemaliye li erkekler ticaret yapmak üzer İstanbul a giderler, giderler ama gidiş o gidiş.Arkalarında kalan eşlerini,yavuklularını unuturlar.Hasretlik tak eder canlarına kadınların ve onlarca maniler söylerler. Şimdi bu manileri tabelalara yazarak dağ yoluna dizmişler.Mani yolunu oluşturan bu şıırleri okuyunca hasretlik ve özlem duygularının saflığina ve derinliğine şahit oluyorsunuz,.


Bahçeye indim ki fidanlar ağlar,
Yarimi gördünüz mü uçan turnalar,
Ahuzarım yazıp ona yolladım
Yol verin mektuba dumanlı dağlar
Kırmızı güllerin rengi solacak,
Yalan dünyanın malı nolacak,
Ciğerime yalın düştü yanıyor,
Bilmem ayrılığın sonu nolacak....
Kemaliye nin özellıkleri bitmiyor. Sadece Kemaliyede yapılan LÖK TATLISI
Eskiden evlerde yapılan bu tatlı artık Lökhane de yapılıyor,Kurudut un öğütülmesi ve daha sonra cevizle üç saat ezilip karıştırılarak macun haline gelen tatlı rulolar halinde satışa sunuluyor.. Hiçbir katkı maddesi içermeyen bu yöresel lezzeti kahve ile tatmadan Kemaliye den ayrılmayınız.
Orda bir köy var uzakta
O köy bizim köyümüzdür
Gezmesekte tozmasakta
O köy bizim köyümüzdür.
.......
Dizeleri ile başlayan şiirin sahibi Ahmet Kutsi Tecer in APÇAĞA köyüne gidiyoruz.Köyün girişinde şairin evi müze halinde gezilmek üzere bizleri karşılıyor. Köydeki ahşap evler,çesmeler koruma altına alınmış.Bu güzel köyde birde taş fırınvar.Ama en güzeli okuma odası olan bir köy..Ağaç gövdesinde ki örgü süsler ayrı bir hava katmış. Yağmurun izin verdiği kadar bu güzel köyü gezdik.
KAPI TOKMAKLARI
Kapı tokmakları ; Bir demirci ustası tarafından yapılan bu tokmaklar, ahşap kapılar üzerinde o kadar güzel ve değişik ki hayran kalıyorsunuz. Farklı motif ve büyüklükte olan bu tokmaklar ayrıca çıkardıkları sesler ile gelenın kim olduğunu ev sahibine haber veriyor. Tok ve yükses ses çıkaran tokmak gelenin bir erkek, ince ve daha az bir ses çıkaran tokmak ise gelenin kadın veya ev halkından biri olduğunu belirtiyor..Ayrıca tokmak üzerinde bulunan motiflerinde anlamları varmış..
Kuş motifi gurbette bir yakını, iki taraflı kuş müslüman bir ailenin olduğunu,..... belirtirmiş..Çok güzel ve değerli bu geleneğin fabrikasyona dönmeden sanatsal olarak el emeği ile yaşatılması çok kıymetli.



Türkiyenin ilk Doğa Müzesi de Kemaliye de.
Prof.Ali Demirsoy un yıllarca çalışıp kurduğu Doğa Tarihi müzesi de çok ilginç.Müze içerisinde fosiller dondurulmuş veya kimyasallar içinde korunan ,hayvanlar,böcekler, kelebekler var. 800 adet bitki türü,yüzlerce su ürünnü ve iki bin civarında böcek türünü görmek mümkün.Ankara hayvanat bahçesinde ölen şeker fil Mohini nin iskeleti de orada.
KARANLIK KANYON
Her yıl Kemaliye de uluslar arası doğa sporlarının yapıldığı dünyanın 2. yüksek kanyonu Karanlık kanyona gidiyoruz.Yağmurdan Karasu nun rengi değişmiş.Allahtan biz gittiğimizde yağmur yağmıyordu.Bir süre araba ile gittikten sonra heyecenla biraz da korkarak yürüyoruz.O kadar muazzam ki kayalık dağlar, bunu ne fotoğrafla nede anlatarak ifade etmek çok zor.
.Harika,şahane,olağanüstü,çok güzel,aman tanrım gibi sözcükler ağzımızdan çığlıklar halinde dökülüyor.Her iki yamaç arası 500m imiş.450 ve 500 m yükseklikteki iki taraf arasına çelikten tel çekilmiş. Doğa festivalinde ,yarasa atlayışları,base Jjump ve wings suit sporları yapılıyormuş.Doğa harikası bu sarp yamaçlar bazı yerlerde iki m tabanla karasu ya inerek gün işiğini engellediğinden Karanlık kanyon ismi verilmiş.
Su seviyesi yüksek olsaydı tekne gezisi yapacaktık. Kısmet olmadı.
Bu muazzam doğa olayı ile memleketime bir kez daha hayran kaldım.

Belki ilkbaharda gelmek ,çağlayan dereleri ,yemyeşil köyleri, Karasuya ulaşan gürül gürül akan dereleri görmek daha da muhtesem olabilir.




Güzel KEMALİYE yi samimi ve güler yüzlü KEMALİYELİLER i çok sevdik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder